- Kimi adam vardır ki sabahtan aksama kadar oturur ve düşünür. Onun bir hazine-i efkarı vardır., yani fikir cihetinden zengindir; kimi adam da vardır ki sabahtan akşama kadar ayaküstü çalışır, mesela bir rençber, fakat yaptığı iş dört tuglayı üst üste koymaktan ibarettir. Evvelki insan tenbel görünür velakin çalışkandır, diğer insan çalışkan görünür velakin yaptığı iş sudandır.
- Bu insanlar böyle işte, diye düşündü, anlamıyorlar , babalar bile anlamıyorlar, onlara böyle lazım...
- Şinasi, aklına gelen sayısız birçok suallerin hücumu altında boğulmaktan kurtulmaya çalışır gibi durdu, düşündü, seçti ve sordu:
- Niçin, sen artık dünkü sen değilsin? Niçin, biz bugün ikimizde kıymetli bir şey kaybetmiş gibiyiz? Niçin bugünün düne benzemiyor? Niçin dünkü gibi rahat adımlar atamıyorsun? Niçin böyle oldun? - Ah, insanlar niçin her şeyi anlamıyorlar? Beş dakika, on dakika , yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşısındakilerin yerine koysalar, tam onun gibi -fakat hiç eksiksiz tam- onun gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak. Hayır! Illa ki zıddiyetler , öfkeler, yanlış anlaşmalar , kıskançlıklar , inatlar , şüpheler, hakim olma arzuları...
- Rahat, para, eğlence, her şey... Fakat nafile. Hakiki kıymetler bunlar değil.
- Bu dünya o kokladığın limona benzer: yuvarlak, ekşi... Fazla sıkmaya gelmez, tadı kaçar.
- Kadınlar deve kuşuna benzerler. Sakladıkları şey , kumların içine soktukları başlarıdır. Her tarafları meydanda kalır.
- Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, camlar kırılmalıdır hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır.
- Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.
- "Istırabın derinliklerine indikçe sevincimizi kaybetmek korkusu kalmadığı için, yeni bir sevinç başlıyor: Istırabın ilâcı ıstıraptır. İkisinin hâsıl-ı zarbı: Sevinç."