- Fakat dostum insanın ruhu yazı tahtası değildir ki üstündekileri sildikten sonra yenilerini yazmak mümkün olsun.
- - Değil. "Gözden uzak, gönülden ırak." İnsan kalbinin gözü miyoptur, uzağı görmez. Bir iki gün sıkılırsın, sonra unutursun. Ümidin ölür.
- Aşığa Bağdat yakındır.
- İnsan dünyaya bir güzel an yaşamak için gelmiştir. Üst tarafı manasız tekerrürlerden ibaret. Bütün iştahlarımız, yemeklerimiz, uykularımız, çalışmalarımız birbirinin aynı. O güzel an bir daha tekerrür etmez. Niçin yaşamalı?
- " Büyük bir hastalık geçirmeyenler, herşeyi anladıklarını iddia edemezler. "
" İki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur. "
" Hasta olmayanlar bizi ne kadar az anlayacaklar! " - "Büyük bir hastalık geçirmeyenler, herşeyi anladıklarını iddia edemezler."
"İki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur."
"Hasta olmayanlar bizi ne kadar az anlayacaklar!" - "Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok
şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden
korkuyorum.
Kendi kendime karşı çok borçlandım. Kendime vaadettiğim şeyleri yapamazsam
utancımdan aynaya bakamıyacağım." - "İnsanlardaki yalnızlık korkusunun, bütün hayatı müddetince şuurlu ve ekseriya şuursuz olarak hissettikleri ölüm tehdidi karşısında birleşmek ihtiyacıyla olan alakasını anlıyor, cemiyetle ölüm arasındaki münasebetin sırrına eriyordu. Bir anda ölüm ona cemiyetin yaratıcısı gibi göründü; milyarlarca insanın üstünde bir kara ışık gibi uzanan bu en büyük korkusunun altında herkesin birbirine sokulmasındaki ihtiyacın ehemmiyetini hissediyordu. Halden anlayan beşeri alaka ile dolu bir insan gözünün bir bakış anında toplanan imdat ve yardım kuvvetini anladı. Hep açılmasını beklediği kapının aralığında görmeğe can attığı şey, bu bir an sürecek bakıştı." (S. 16)
- "Nereye gidiyorlar peki? Bilmemek iyi. Gayeden nefret. Esasen onları heyecanlarının ve ihsaslarının hür oyunu içinde coşturan da bu: Gayeden nefret. İhtiraslarımızı ekseriya tatsız bir nizama sokan ve bir manga yürüyüşünün yeknesaklığı içinde, boş bir vehme doğru adım adım götüren bu gaiyetten ara sıra kaçmak lazım. Samimi ve hakiki ve dinamik yaşamak budur gibi geliyor onlara." (S. 84)
- "Zekânın en sivri noktası şüphe ve tereddüttür. Bütün Rönesans bir şüpheden doğdu. Bütün yeni felsefe zaferini Descartes'in şüphesine borçludur. Fakat, mücerret sahada zekânın evcini işaret eden bu şüphe ve tereddüt, ameli sahada ölümden başka bir şey değildir." (S. 178)