- Kendi hikayelerim bitince tanıdıklarımin başına gelenleri yazacak; o kaynak da tükenince tarihsel olaylara yönelip eski dünyanın yitip gitmiş uygarliklarindan yirmi birinci yüzyılın ilk aylarına kadar çağlar boyunca insanoğlunun yaptığı çılgınlıkları anlatacaktim. Başka Bir işe yaramasa bile , en azından insanları biraz güldürür diye düşünüyordum. Ruhumu ortaya dökmek ya da Duygu ve düşüncelerimi tahlil etmek gibi bir niyetim yoktu. Fars havasında hafif bir şey olacaktı ve tek amacım, günün olabildiğince çok saatini bununla geçirirken kendimi de eğlendirti
- Dünyayı değiştiremiyorsam, hiç değilse kendimi değiştirmeye çalışabilirim. Ama bunu, tek başıma yapmak istemiyorum. Kabahat benim olsun ya da olmasın, zaten fazlasıyla yalnızım.
- Yaşamın sona ermesi ne acı, sonsuza dek yaşamımıza izin verilmemesi ne yazık Tom ev için şu anda teklif yapacak paramız olmadığını, ama önümüzdeki haftalarda bunu yapacak duruma gelebileceğimizi söylüyor. Stanley buranın ne kadar edeceğini bilmediğini, ama bir emlakciya sorup öğreneceğini söylüyor. Konuştukça onun da hevesi artıyor. Konuştuklarımızın tek kelimesine inanıp inanmadığını bilmiyorum; yine de kendine yeni bir yaşam kurabilecegini hayal etmek onu bambaşka bir insan yapıyor.
- Karşındaki insana guvensen bile, her şeyin en iyisini onun bildiğini düşünsen bile, kendi irade gücünden vazgeçemezsin.
- Pilar' in absürt işteki mizahi algılaması, Miles' in geçen ay bir sahaftan iki dolara aldığı, revize edilmiş, guncellestirilmis, 1985 baskısı ansiklopedinin 2700 sayfasında saklı olan Dickens ruhunu kavrayabilmesi ancak genç adamın yönlendirmesiyle olabiliyor. Miles her zaman ilk önce top aticilariyla ilgilendiği için bu sabah da aticilarin adlarında geziniyor ve çok geçmeden günün ilk kesfini yapıyor. Boots Poffenberger. Pili gülmemek için suratını burusturuyor , sonra gözlerini yumuyor, sonra nefesini tutuyor ama birkaç saniyeden fazla dayanamıyor. Soluğu kesik kesik cigliklariyla havai fişek gibi patlamalarla kahkahaya dönüşerek ciğerlerinden fışkırıyor. Gülme nöbeti geçince bunu Miles ' in uydurduğunu söyleyerek kitabı onun elinden çekip alıyor. Miles, ben hiç öyle bir şey yapmam diyor. Bu tür oyunlar , onları ciddiye almadıkça komik olmaz.
- Ateşin keşfi insanı ısıtmis, köprülerin inşası insanın ayaklarını islatmadan ırmakları, dereleri geçmesine yaramistir, uçağın icadı bir yandan insanın kıtaları, okyanusları asmasini sağlarken, öte yandan da jet lag ve uçuş sırasında film izlemek gibi yeni olgular yaratmıştır ama; insanoğlu çevresinde ki dünyayı değiştirmiş olsa bile kendisi değişmemiştir. Yaşamın gerçekleri değişmez. Yaşarsın, sonra ölürsün.
- Miles şu an nerede? Kaçınılmaz yok oluşla yaşamını sürdürme olasılığının sınırında geziniyor. Genel görünüm tatsız, yine de umutveren- tam umut değilse de , teslim olmak ve umutsuzluğa kapılmak için daha erken olduğu duygusunu veren - birtakım yureklendiricu işaretler var. Böyle düşünmeye başlayınca ne kadar annesini anımsatıyor, annesi onun içinde yaşamayı nasıl da inatla sürdürüyor. İsterse evi başına yıkılsın, isterse evliligi yanıp kül olsun, connie heller ' in oğlu evi yeniden yapmanın da , yangını söndürmenin de bir yolunu bulur nasılsa.
- Önemli olan tek sayı ikidir. Belki bir gerçeği belirtir ama geri kalanların hepsi sadece birer fantezi , boş bir beyaz sayfadaki kalem izleridir.
- Şöyle düşünün bay heller. Eski fizikte üç kere ikinin altı etmesi ve iki kere üçün de altı etmesi tersine çevrilebilir önermelerdir. Kuantum fizikte öyle olmaz. Üç kere iki ile iki kere üç iki farklı konudur, birbirinden tamamen ayrı önermelerdir. Bu Dünyada kaygılanmani gerektirecek pek çok şey var ama oğlunun bu kıza duyduğu aşk için hiç kaygılanmana gerek yok.
- Ne var ki iki ay kadar önce kitapların asla bitirilmediğini öğrendim, hikâyelerin bir yazar olmadan da kendilerini yazmayı sürdürebileceklerini de.