- Heeeey! Ne duruyorsun be, at kendini denize...
- Bak, dünya renkler içinde! Bu güzel dünya içinde Sevin sevinebilirsen, İnsanlığın haline karşı. Durmadan işliyen saatlerde Dişli dişliye karşı; Dişlilerin arasında, Güçsüz güçlüye karşı. Herkes bir şeye karşı. Küçük hanım, yatağında, uykuda, Rüyalarına karşı. Gerin, bedenim, gerin, Doğan güne karşı.
- Bu düzen böyle mi gidecek? Pireler filleri yutacak; Yedi nüfuslu haneye Üç buçuk tayın yetecek? Karışık bir iş vesselam. Deli dolu yazar kalem. Yazdığı da ne? Bir sürü İpe sapa gelmez kelam.
- Öyle bir yerde olmalıyım, Öyle bir yerde olmalıyım ki, Ne karpuz kabuğu gibi, Ne ışık, ne sis, ne buğu gibi... İnsan gibi.
- Uyuşamayız, yollarımız ayrı; Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi; Senin yiyeceğin, kalaylı kapta; Benimki aslan ağzında; Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik. Ama seninki de kolay değil, kardeşim; Kolay değil hani, Böyle kuyruk sallamak tanrının günü.
- Şu kavga bir bitse dersin, Acıkmasam dersin, Yorulmasam dersin; Çişim gelmese dersin, Uykum gelmese dersin; Ölsem desene!
- Biliyorum, kolay değil yaşamak; Ama işte Bir ölünün hala yatağı sıcak, Birinin saati işliyor kolunda. Yaşamak kolay değil ya, kardeşler, Ölmek de değil; Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
- Susmak istiyorum, susmak bugün. Susmak... Hiçbir üzüntü duymadan.
- Şimdi kılıksızım, fakat Borçlarımı ödedikten sonra İhtimal bir kat da yeni esvabım olacak Ve ihtimal sen Yine beni sevmiyeceksin. Bununla beraber pazar akşamları Sizin mahalleden geçerken, Süslenmiş olarak, Zannediyor musun ki ben de sana Şimdiki kadar kıymet vereceğim?
- Her zaman, fakat, bilhassa Beni sevmediğini Anladığım zamanlarda Görmek isterim seni de Annemin kucağından Seyrettiğim insanlar gibi, Küçüklüğümde...