- Seçilmiş olma tanrıbilimsel bir kavramdır ve şöyle bir anlamı vardır: İnsanın hiçbir yeteneği olmadan, doğaüstü bir kararla, Tanrının keyfi değilse de özgür iradesiyle, benzersiz ve olağanüstü bir şey için seçilmesi. Ermişler, en korkunç işkencelere dayanma güçlerini bir inançta buldular. Tanrıbilimsel kavramlar, kendi kendilerinin yansılamaları olarak yaşamlarımızın bayağılığına yansırlar; her birimiz çok sıradan yaşamının bayağılığından dolayı (az ya da çok) acı çeker, buradan kurtulmak ve yükselmek ister. Her birimiz bu yükselişe lâyık olduğu, Tanrının iyi kulu olduğu ve bu yükseliş için seçilmiş olduğu yanılsamasına (az ya da çok) kapılmıştır.
- Bir kadın bana, "Seni seviyorum, çünkü zekisin, çünkü namuslusun, çünkü bana armağanlar alıyorsun, çünkü zamparalık yapmıyorsun, çünkü bulaşık yıkıyorsun," derse, hayâl kırıklığına uğrarım; bu aşkta çıkarcı bir yan vardır. Şöyle bir cümle duymak kimbilir ne güzeldir: "Zeki olmamana, namuslu olmamana karşın, yalancı, bencil, alçak olmana karşın senin için deli oluyorum."
- "Öylesine bezgindim ki, insanlarla karşılaşmaktan bile korkuyordum. Keyifsiz bir arkadaş kötü arkadaştır."
- Hep çılgınca düşüncelerim vardı. Ben böyleyim. Ama başkalarından farklı olarak, çılgınca düşüncelerimi gerçekleştiririm. İnan bana, çılgınca düşünceleri gerçekleştirmekten güzel şey yoktur. Yaşamımın bir çılgınca düşünceler disizi olmasını isterdim.
- Bir müzik parçasının düzenlenişi gibi. Birey,güzellik duygusunun önderliği altında,rastlantısal bir olayı bir motife dönüştürür,giderek bu motif bireyin yaşamının örgüsünde değişmez bir yer kazanır. Yaşamına son vermek için başka bir yol seçebilirdi Anna. Ama aşkın doğuşuna unutulmaz biçimde kenetlenen ölüm ve gar motifi, umarsızlık saati gelip çattığında tüm karanlık güzelliğiyle kışkırttı onu.Kendisi farkına varmasa da,birey en sıkıntılı anlarında bile güzelliğin yasaları uyarınca örer yaşamını.
- "Yaşamlarımızın her saniyesi sonsuz kere yineleniyorsa, İsa'nın çarmıha çivili olduğu gibi biz de sonsuzluğa çivilenmişiz demektir. Bu, insanı dehşete düşürecek bir olasılık. Sonsuza Kadar Yinelenme dünyasında her attığımız adıma dayanılmaz bir sorumluluğun ağırlığı gelir çöker. İste Nietszche, Sonsuza Kadar Yinelenme düşüncesine bunun için yüklerin en ağırı demiştir(das schwerste Gewicht). Sonsuza Kadar Yinelenme yüklerin en ağırıysa, bizim yaşamlarımız bu ağırlığın karşısında göz kamaştırıcı bir hafiflik içinde belirmektedir. Peki, ağırlık gerçekten nefret edilesi, hafiflik de göz kamaştırıcı mıdır?" Syf.13
- Gülüş bütün yüz ifadeleri arasında en demokratik olanı: Yüzdeki hareketsizlik bizleri birbirimizden ayıran her bir çizgiyi bütün açıklığıyla seçilebilir hale getirir, ama sırıtırken hepimiz aynıyızdır.
- İnsanlar genellikle dertlerinden kurtulmak için geleceğe kaçar; zamanın yoluna düşsel bir çizgi çeker, bu çizginin ötesinde o anki dert ve sıkıntılarının sona ereceğini sanırlar.
- Çoğunlukla, birini aldatmak ve bundan herhangi bir çıkar sağlamak için yalan söylenirdi. Peki bir kanser yalanı uydurarak o ne kazanmıştı? Tuhaftır, yalanın saçmalığını düşünürken, kendini gülmekten alıkoyamadı. Üstelik bu gülüş de, o da anlaşılmazdı. Neden gülüyordu? Davranışını komik mi bulmuştu? Hayır. Mizah duygusu en güçlü yanı değildi. Öylesine sebepsiz yere, hayali kanseri onu neşelendiriyordu.
- Dikkat çekmeden konuşmak kolay iş değildir! Hep konuşarak var olmak ama yine de duyulmamak ustalık ister.