Bir yerde okumuştum. İnsanlar acıya sevinçten daha fazla dayanıyorlar...
İnsan, bazen birisine, elini tutarken bile hiç bir şey veremiyordu. " Sevmek bazıları için zor iş..! Pek mi ciddiye alıyorlar ki...?"
- Gördün mü abla..! diyordu, ben sana ağzının tadını pek biliyor demedim mi..? - Bu nasıl söz..? Her ağzının tadını bilenin ben yoğurt kaşığı mıyım..?
Uykunun da bir çeşit kurtuluş sayıldığı zamanlara lanet olsun...!
Çanakta balın olsun. Sineği gelir Bağdat tan...
Açlık için bir çok şeyler yazılmıştır. Galiba hepsini tok adamlar uydurmuş...
Sevmek te, sevilmek gibi yalnız bir insanın arzusuna bağlı değil ki... Birisinin kendisine aşık olması kadının nasıl elinde değilse, kendisini sahiden seveni sevememek te öylece elinde değildir. Elinde olmamak lazım gelir... Seven adam bunun çaresini bulacaktır...
Bir şeyler kaybederek yaşıyoruz... İnsan arsız mahluk... Hep bir şeyler kaybediyoruz. Hiç de umursamaz görünüyoruz...
Düşün ki bu dünyada, uzun uzadıya, öyle keyfince somurtmaya bile hakkın yoktur...
Sevmek uyumaya benziyor. Uyurken nasıl müdafaasız oluyorsak, severken de öyleyiz.
Lawrence Durrell
Soren Kierkegaard
Federica Sgarbi
Mehmet Ali Kılınç
John Fante
E. L. James
Samuel Beckett
Jean Paul Sartre
Vedat Türkali
Markus Zusak