- Ah, melek! Senin uğruna yaşamalıyım
- Her gün kendime söz veriyorum, yarın ona gitmeyeceğim. Fakat ertesi gün yine esaslı bir sebeple ve nasıl olduğunu anlayamadan kendimi onun yanında buluyorum.
- Hep denir ki insanın akıllanmak için yaşlanması gerekir; ama aslında insanın yaşı arttıkça yapacağı iş, ne kadar akıllı ise öyle kalmaya çalışmaktır.
- Hayatın Tacı.
Duraksız mutluluk,
Aşk, O sensin! - Onu sevmen tabiiydi, ona evlilik teklif etmen bir delilikti, ve hele sözünü tutmuş olasan iyice çılgınlık olurdu.
- Bazen anlayamıyorum, ben onu böyle çok, böyle içten sevdiğim, ondan başka hiçbir şeyi görmediğim ve bilmediğim halde nasıl oluyor da, başkalarını seviyor, sevebiliyor!
- Ama öte yandan, sabahları doğan güneş güzel bir günü vaat ettiğinde, ''işte yine insanların birbirine zehir edebileceği bir nimeti bağışlıyor gökyüzü'' diye haykırmaktan kendimi alamıyorum.
- Ayrıca yüreğimi değil, aklımı ve yeteneklerimi beğeniyor, oysa herşeyin kaynağı yürektir; tüm gücün, tüm mutluluğun, tüm kederin. Ah benim bildiklerimi herkes bilebilir ama yüreğimdir yalnızca bana ait olan.
- ''Kendi içime dalıyorum ve içimde bir dünya buluyorum."
- Şu masanın başında kaç gece yolunu gözümü kırpmadan beklediğim dolunay, kitap ve kağıt yığınları üzerinden görünen kederli dost, acılarıma son bakışın olsaydı bu! Ah... Dağlarda senin hoş ışığınla yürüsem, mağaralarda perilerle uçabilsem, çimenlerde alaca ışığında gezinsem ve bilginin olanca yükünden sıyrılsam, çiyle yıkanıp sağlık bulsam!
Eyvah!.. Güzel göğün ışığının bile, camlardan bulanarak geçebildiği bu zindanda, bu uğursuz, karanlık duvar deliğinde miyim hâlâ! Kurtların kemirdiği, tozlu kitap yığınlarının tavana vardığı, sararmış kağıtların kuşattğı bu delikte miyim? Bardaklar, kutular ve eskilerden kalma döküntülerle dolu şu odada mıyım hâlâ!
Bu da bir dünya ha! Bunun adına da dünya diyorlar öyle mi!.. Sonra da yüreğin neden korkularla burkuluyor ve neden anlaşılmaz bir acı bütün yaşama girişimlerini önlüyor diye soruyorsun!