"Ya da hakiki bir hikaye yolumuza çıkana kadar kendimizi dik tutuyoruz böylelikle. Asıl, esas olan her kimse, o gelene kadar "rüyaydı" diyoruz ötekilere. Böylece belki o kadar insan, o kadar hikaye bizden geçmemiş oluyor. Çünkü oturup hatırlasak şimdi, onca insanın gerçek olduğunu, her birine neler verildiğini yazsak alt alta...Düşünsenize, ne kadar tükenmiş olurduk bütün o insanlar gerçek olsa! Neyse ki rüyaydı değil mi? Uyandığımızda hepsi bitiverdi."
"Ya da hakiki bir hikaye yolumuza çıkana kadar kendimizi dik tutuyoruz böylelikle. Asıl, esas olan her kimse, o gelene kadar "rüyaydı" diyoruz ötekilere. Böylece belki o kadar insan, o kadar hikaye bizden geçmemiş oluyor. Çünkü oturup hatırlasak şimdi, onca insanın gerçek olduğunu, her birine neler verildiğini yazsak alt alta...Düşünsenize, ne kadar tükenmiş olurduk bütün o insanlar gerçek olsa! Neyse ki rüyaydı değil mi? Uyandığımızda hepsi bitiverdi."
bu yüzden işte, öykü de, yazmak da 'için' değil, "yüzünden"...
Unuttuğumuzu hatırlamadığımız şeyler var.
Ben artık susmak istemiyorum. Çünkü insan belki bir daha hiç konuşamaz bir kere susarsa. Kuğu gibi dili dışarıda kalır, ses çıkmaz. Ben artık hep konuşacağım.
Sevmek bir kuşun kanadının kırılmasıdır biraz da. Birini sevmek, kendi kanadından, uçmaya yarayan o tek bir kemiği çıkarıp başkasına vermektir, gönül rızasıyla, gülerek,korkmadan.
Madam Lilla derin bir ah çekiyor. " hanımlar " diyor , bundan sonra bize hep seslenecegi gibi , " sevgili hanımlar... insan , o da eli iyi gelmişse , hayatta kendini bir kere butunuyle görür. Ömrün gerisi ya o sahneye yeniden kavuşmak için geçer ya da ondan kaçmakla. Siz büyük sahnesini görmüş hanımlara benziyorsunuz. "
Sana ne diyeceğim biliyor musun? Anladım ben bütün o masallarda neden o canavarları öldüren bir garibana verdiklerini prensesleri . Çünkü ancak korkuları öldürenler hak ediyor o güzel kızları, kraliyet sofralarını, o sonsuz şölenleri. Ancak canavarları öldürenler ispatlıyor yeniden, korkularını yenebileceğini...
Yaseminlere bakıyorum , gökyüzüne. Kesif bir sessizlik. Işığın bir sesi olmalı. Yoksa sivrisinekleri karanlıkta daha iyi duyuyor olmazdık. Işığın bir kütlesi olmalı. Yoksa karanlıkta daha geniş sevişiliyor olmazdı.
Hakikatte kadınlar , bu alem içinde başka bir alemde yaşarlar. İçine aşklarını ve büyülerini üfledikleri bir alemdir bu. Erkekler biteviye o alemi hırpalar, yıkar. Kadınlar ise yeniden üfleyerek nefesleriyle kurarlar o âlemi. Kadınlar , erkekleri de üfleyerek var ederler. Bir erkek , bir kadının nefesi kadardır ; başka hicbir şey değildir. Yalniz çok azı , pek nadiren bir erkek çıkar , bir kadının nefesiyle var ettiği âleme sadece hayret etmekle mesul olduğunu anlar. Yazık ki o nadir rastlanan erkeklerin de hep peşinden gidecek bir şeyleri vardır. Bir savaş , bir tanrı , bir hikaye. Muhakkak onları sürükleyip götüren bir şey.
Aşkın Güngör
Okay Tiryakioğlu
Hakan Günday
Ahmet Ümit
Murat Uyurkulak
Haruki Murakami
Cemil Meriç
Mina Urgan
Namık Kemal
Mahmut Esat Bozkurt