öyle bir suçluluk duygusu var ki bende , yemeğimin yemediğim yarısının bile kalbinin kırıldığını düşünüyorum. (S.48)
var olmak o kadar heyecan verici gelmiyor bana. buna karşılık, yok olmanın da anlamlı bir yanını göremiyorum. (S.48)
eğer ölümü anlamlandıran yaşadığımız sürece yaptıklarımızsa , pek şansım yok . (S.49 )
palavra diyorum , pek sevimli değil elbette. ama insan bir kere gerçeğin ne olduğunu yitirince pek bir farkı kalmıyor en azından yalan söyleyen açısından. (S.53 )
benim ölüm ve acı üzerine şiirlerimi kim okumak isteyebilir ki ? ben , ne papatyaları anlatabiliyorum senin gibi, ne de devrimi , ben acıyla meşgulüm deniz . anladın mı ? (S.64)
(şiirden pek anlamıyor. süreya'yı seviyor , ama anlamıyor bence . o güzel, yumuşak şiirlerin ne tür bir acı yüzünden yazıldığını anlamıyor. o sağlam çünkü . yaralanmamış) (S.67)
hiçbir şey beklemediğini söyleyenler en çok bekleyenlerdir aslında. (S.71)
ben ve benim gibiler, dünyada hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimizi düşünerek büyüdük.biz mektuplar yazdık hep. bir de uçlarını içimize döndürdüğümüz şiirler. şiirleri bedenlerimize saplamaya çalıştık. oysa onlar, çoktan peltekleşmişti. uçları yoktu. (S.79)
birden bedenlerimiz büyüdü . en başından yorgun ve küsmüştük. biz, küsmüştük . ne garip , oysa bir çoğumuzun adı, çağrı , umut , barış , devrim, savaş veya özgür'dü . adlarımızın anlamlarını ezberleyip sonra da unutmaya çalışarak , bedenlerimizi büyüttük . biz ne savaşabildik , ne de barışabildik dünyayla, ne özgürdük ne de umudumuz vardı. işte bu yüzden böyle öyküler yazdık, kırık ve bağlantısız. (S.79)
"Peki biliyor musunuz maşmuum demetlerine koydukları yaseminleri neden sabah erkenden, daha kapalıyken toplarlar?" Sesindeki barones işvesi her sözcükte bir kibrit yakıyor: "Çünkü yaseminler rüyalarını unutmazlar böylece. Eve gümüş tabağa koyarsanız yavaşça açılır, geceyi hatırlar ve size beyaz rüyalarını fısıldarlar."
Elif Şafak
Arundhati Roy
Haruki Murakami
J. K. Rowling
James Dashner
Panait Istrati
Franz Kafka
Maksim Gorki
Nora Roberts
Wilhelm Reich