Tanrı var olmasaydı din yine kutsal ve tanrısal olurdu. Tanrı, tanrılığını sürdürmek için var olmasına bile gerek olmayan tek varlıktır.
Evrensel bir dehşet ve tiksinti uyandırdığım zaman, işte o zaman yalnızlığı ele geçirmiş olacağım.
Derisi kaplumbağa kabuğu gibi kalın insanlar vardır, aşağılama bir zevk olmaktan çıkar onların karşısında.
Bir de ancak kalabalık içinde eğlenebilen insanlar vardır. Gerçek kahraman tek başına eğlenir.
Kilise, aşkı ortadan kaldıramadığı için, hiç olmazsa temizleyip arıtmak istedi onu, evliliği buldu.
Aşkın en kötü yanı, ortak gerektiren bir suç olması.
İnsanın soylulukla sevme gereksinimi diye adlandırdığı işte yalnızlıktan duyduğu bu korkudur, başka bir bedende ben'ini unutma gereksinimidir.
Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zamanın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız. Ama neyle..? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun...
-Söyle, anlaşılmaz adam; kimi seversin en çok anneni mi,babanı mı,bacını mı yoksa kardeşini mi? -Ne annem, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim. -Dostlarını mı? -Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız. -Yurdunu mu? -Hangi enlemdedir, bilmem. -Güzelliği mi? -Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz. -Altını mı? -Siz Tanrı'ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim. -Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı? -Bulutları severim... İşte şu... Şu geçip giden bulutları... Eşsiz bulutları!
?Yalnızlığını kalabalıkla doldurmasını bilmeyen kişi telaşlı bir kalabalık içinde yalnız olmasını da bilemez...?
John Katzenbach
Yalçın Tosun
Murat Uyurkulak
Cecelia Ahern
Murat Gülsoy
Darynda Jones
Sevgi Soysal
Franz Kafka
Sigmund Freud
Umberto Eco