o kadar uğraşırım yalnızlığımdan çıkamam
bir vuruşta kim kalbimi bulabilir el değmedik yerlerimde saklıyorum bazen adımın son harfinde gizlidir bazen ben bile bulamıyorum gökyüzünde bir yere çekilmiştir
şarkılar söyleyeni azaldıkça güzelleşir en güzel şarkı eylül'ün getirdiğidir alacakaranlıktaki yalnızlık sesleri içimize uçuşan çınar yapraklarından çekilip gitmekler mi buluşmaklar mı her sabah çocuk her akşam adam bir bakışta tanıyıp gönüllü sürgünleri
İstanbul'dan dört beş yılı silip atacaksın yaşantın küçüldü mü yaşadım saymayacaksın bitti sandıkları an yeniden başlayacaksın hatta gülümseyerek belli belirsiz dargın göğsünde yalap yalap yanardağ şarkıları
ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak hiç doğmamayı isterdim ama bir kere doğmuşum ölmek yasak
en büyük özgürlük ölmekmiş deniyor sakın ha adamı boğuntuya getirirler ölmek kolay karanlığın arkası görünmüyor hem yaşamak üzerine aynı şeyi dediler hepimiz en azından kendimize mahkûmuz
korkularım oldum bittim kimsesizdiler
elimden gelen bu ben iki kişiyim ikisi birbirinden çıkmaya uğraşıyor bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim birisi yeni baştan serüvene başlamış öbürü silahında son mermiyi yakıyor çoğalmak neyse ne azalmak zor
ezilmek ezildiğinin farkına varamadan iliklerine kadar yaslı umutsuzluk yası yeniden başlamaklarla geçiyor ömrümüz iyimserliklerimizi duvarlara çarpıyorlar içimizde bulut bulut bir güneş tutuluyor soluklarımızı kesen demirden sarmaşıklar dibinde düşlerimizi tükürdüğümüz gözlerin bezginlik sislerinden kurtuluyor
hoş geldin Türk!... bulutlu biraz dalgın birden ayağa kalkmış bütün umutların adını verdin varlığını adadın bu ülkeye
Tomris Uyar
Slavoj Zizek
Cemalnur Sargut
Ökkeş Şendiller
Sezai Karakoç
Stefan Zweig
Yılmaz Özdil
Konstantin Stanislavski
John Hart
Panait Istrati