Bir şehir, ancak içinde sevdiğiniz biri olunca yaşamaya başlar.
Bir zamanlar katlanamadığı ülkesi, şimdi yitik, düşsel bir cennete dönüşmüştür, ama artık o, düşlerine de inanamaz.
Günün son saatlerinde hiçbir şey yapmıyorum, yaşamıyorum, duymuyorum; günün ölmesini bekliyorum. Onunla beraber ölmek ve gece başlamadan bir hayalete dönüşmek için. Yalnızlığın kara hayaletiyim.
Onun adı, aşka şimdiye dek taktığım diğer bütün adları silip attı.
Ben ebedi bir sürgündüm, o ise ebedi bir gezgin.
Şefkat, bazen nasıl da ona en çok gereksinim duyanları paramparça ediyor.
Her ayrılıkta ölüm tadı buluyorum.
Gecenin son saatlerinde, alkolü fazla kaçırmış üçüncü dünya erkekleri, kadın paylaşımı yüzünden yumruklaşmaya bayılır.
Bir insanın sevgisini kaybetmek, zorlukla ulaşılmış bir doruktan aşağı yuvarlanmaktır.
Bazen insanın gücü yetmiyor, cümle kurmaya yetmiyor, böyle sözcükler art arda, yaradan sızan kan damlaları gibi. Kağıdı lekeleyen... Ama işte o hayat, ne yapsan anlatılmaz o hayat, geçip gidiyor rastgele, bir gülüp bir ağlayarak, bir o duvara bir buna... Her şey, daha geri gelmemecesine gittikten sonra, işte o zaman... Neyse.
Kamuran Şipal
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
Yevgeni İvanoviç Zamyatin
Bobby Henderson
Maeve Binchy
Sait Faik Abasıyanık
Richard Bach
Ömer Nasuhi Bilmen
Arundhati Roy
Chris Cleave