- Çünkü biz bu mantığın dışına çıkmıyoruz ve görünüşe bakılırsa giderek daha saçmalaşan bu evrende, kaçamıcacağımız kaderi hak edip etmediğimizi artık kendimize sormuyoruz; bize bu kaderi hazırlayanlar geleneklerimizdir, bizi buna vakfedenler fikirlerimizdir,isyan ettikten sonra bizi yeniden bu yola sokan şey itaatkarlığımızdır, yarını olmayan bir tedirginliğin ardından bizi bu kadere yeniden mahkum eden şey alışkanlıklarımızdır.
- Mutlu bekârlar! Mutlu kısırlar! İsa ile Buda hemfikirdi, onlar öldüğünden beri dünyaya gelen milyarlarca insanın kaçına imrenebiliriz ki? Pek azına, kuşkusuz. Ne diyordu Platon? Çağının en mutlu insanı olan büyük Pers kralının, düşsüz bir gece kadar güzel pek az gün geçirmiş olduğunu söylüyordu. Hayatın büyük bir zevk ve mutluluk olduğuna yemin edenlere baktığımda, onları ne güzel bulurum ne de şanslı doğmuş sayarım, ne akıllıdırlar ne duyarlı, ne inceliklidirler ne bilge, ne de derin, ama överek göklere çıkardıkları kişilere çok benzerler.
- Soylu insanlar yaşamı ender olarak severler, yaşama nedenlerini yaşamın kendisine tercih ederler, yaşamla yetinenler ise daima tiksinti verici kişilerdir. Yaşam yüce bir şey değilse, bunca arzulanır nesi vardır?
- Bir hastalık hikayesi ilgi görmez, erken gelen ölüm ise bir lütuftur.
- Doktorlar karga sürüleri gibi üşüştüler, hepsi güçsüz, hepsi alıngan, birbirlerini kıskanıyorlar, öncelik hakkı için dövüşüyorlar, ?bana kalırsa"larını ölüm karşısında unutmuyorlar. Bu Baylar Molière döneminden bü yana pek değişmediler, ama artık insanı daha masraflı öldürüyorlar, Sayın Anne bu loncayı zenginleştirdi, ecza imalatçıları loncasını da, yüzlerce farklı enjeksiyon kullandı ve sayısız hap yuttu, bir sığır sürüsünü öldürecek kadar. Öldüğü sırada, ilaç kutuları bir piramit gibi yığılmıştı.
- Dünya gayet hoş ve son derece dikkat çekici kadınlarla dolu, milyonlarca aile buna inanır, bu bakış açılarındaki her şey yanılsama değildir, gönül almak, sevmek kuşkusuz ki mucizeler yaratır ama aile dışındakilerin gönül alması, nezaketi de bizi destekliyorsa, o zaman nesnellik başlar.
- Ya ölülerimizi gömmeliyiz ya da peşlerinden gitmeliyiz, ya mezarlarının üzerinde canımıza kıymalıyız ya da tek damla gözyaşı dökmeden oradan ayrılmalıyız.
- Bizim denektaşımız olgunluktur, birçok kadın bu noktada kendini yalanlar ve gölgeleri ortaya çıkar: Doğurgan, çalışkan ve sofu oldukları için övülen bu aile analarına yakından baktığınızda sizi bağlayacak hiçbir şeyleri olmadığını görürsünüz, onlar aptallıkları kötülük yapmalarını engelleyen yıpranmış zavallı yaratıklardır, cazibesiz, incelikten yoksun, ışıksız ve benim harabe diye adlandırdığım, düzenin, ahlâkın ve inancın yarı yolda bıraktığı kadınlar.
- Benim sözlerime inanıyordu ve ona, olur da Tanrı varsa kişisel olamayacağını kanıtladım, çünkü kişinin oluşturucu öğesi süredir ve sonsuz ölüm de bütün yaşamın diyetidir. Biz, ölecek olanı seviyoruz, kendimizi ölümlü ve tehdit altında hissettiğimiz için seviyoruz.
- Filozofların Tanrı'sı bana yeter, ben de bir kişiyim ve kendi dışımda kimse aramıyorum, müebbet ölüme razıyım, kurtuluş fikri bana bir taşkınlık gibi geliyor, kurtulmak metafizik bir tecavüz yalnızca.