Şöyle bir düşünce var: Bizimki gibi büyük ölçekli toplumlarda, daha yüksek seviyede işbirliği sağlamak için -hayali ya da gerçek- bir gözetmene ihtiyaç duyuluyor. Sorumlusu belli olmayan bir kitlede beleşçilik çok daha kolay. Bu çalışmanın katılımcıları muhtemelen kafalarında onları seyreden, iyiliği takdir eden, hileciliğe kızan bir Tanrı imgesi yarattılar. Gözetlenen insanlar iyi insanlardır, diye açıkladı Ara. Dini bütün Hıristiyanlardaki pazar etkisini de açıklayabilir bu; onlar da pazar günleri iyi işler için daha fazla para bağışlar ve internette daha az porno izlerler. Doğaüstü bir gözetmene sahip olmak biraz yeni bir olgu çünkü tarihöncesinde buna pek ihtiyaç duymamışız. Primat gruplarına benzeyen küçük gruplarda herkes herkesi tanırdı. Akrabalar, arkadaşlar ve diğer cemaat üyeleriyle çevrili olduğumuz için kurallara uymak ve birbirimizle iyi geçinmek durumundaydık. Şahsi şöhretimizi düşünmek zorundaydık. Atalarımız, önce binlerce sonra milyonlarca kişiden oluşan daha büyük topluluklar oluşturmaya başlayınca bu yüz yüze mekanizmalar çöktü. Bu yüzden de Ara, grupların büyümesiyle, yaptığımız her şeyi atmaca gibi izleyen daha büyük tanrılara ihtiyaç duyulmaya başlandığını düşünüyor. Bu görüş, benim ahlakın dinden, özellikle de günümüzde hakim dinlerden önce geldiği görüşüme de gayet iyi uyuyor. Biz insanlar, küçük çeteler halinde savanlarda dolaşırken de epey ahlaklıydık. Ancak toplumun ölçeği büyümeye, karşılıklılık ve itibar kuralları işlememeye başlayınca, ahlak koyucu bir Tanrı gerekli oldu.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?