- Denizin yıpratmasına direnen, gemi gövdelerini yiyip bitiren midyelere, yosunlara dudak büken, cam kırıkları, eski pabuçlar, dişsiz kırmızı tarak, şişe kapakları, prezervatifler arasından limanın dibindeki çamur birikintisinin üzerine kayıtsızca ve pırıl pırıl inen büyük bir demir çapa -Noboru yüreğini böyle tanımlamayı, böyle düşlemeyi severdi.
- Baba demek, gerçekleri gizleyen bir makine demektir. Çocuklara yalanlar düzmeye yarayan bir makine; daha da beteri, kendilerinin gerçeği temsil ettiğine de için için inanırlar.
- Bilirsiniz, buruk olur tadı yüceliğin.
- Zamanın belleğine işlediği istek ve hazlar, kimyasal bileşimlerin yüzeyinde toplanan tuz kristalleri gibi parlayan anılardı sadece
- Gerçek tehlike yaşama eyleminin ta kendisidir. Hiç kuşkusuz, yaşamak, varoluşun farklılaştığı bir kargaşadır. Fakat varoluşu her an endişeden hareketle, her an ilk kargaşayı yeniden yaratmaya çalışan kaçık bir eylemdir yaşamak.
- Günlerimizi boyun eğme, uzlaşma ve korku içinde titreyerek, komşularımızın ne yaptığını merak ederek, fareler gibi yaşayarak tüketeceğiz. Ve günün birinde evleneceğiz, çocuklarımız olacak. Baba olacağız, dünyanın en kötü şeyi olacağız!
- Eğer dünya salt bu görkemli ölüm için var edilmişse, neden dünya bu ölüm uğruna yok olmasındı?
- Gerçek tehlike yaşama eyleminin ta kendisidir. Fakat varoluşu her an aslında olduğu düzensiz haline çözümleyip ortaya çıkan endişeden hareketle , her an ilk kargaşayı yeniden yaratmaya çalışan kaçık bir eylemdir yaşamak.
Bu denli tehlikeli başka bir iş daha olamaz.
Varoluşun kendinde hiç bir korku ya da hiç bir örtülü yan yoktur, bu korku ve tedirginliği yaratan yaşamak eylemidir. - Beni aşk konusunda, yani uğrunda ölmeye değecek, insanı bitirip tüketen aşk konusunda gizliden gizliye düşünmeye yönelten deniz oldu. Evet, kesinlikle deniz... Tanrı'nın günü çelik bir gemide kapalı kalan bizler için, deniz tıpkı kadın gibidir. Durgunluğu ve fırtınalarıyla, kaprisleriyle, batan güneşi yansıtan göğsünün güzelliğiyle bu benzerlik ortadadır. Daha da ötesi, denizin üzerine uzanan ve denizin üzerinde gidip gelen, yine de denizin kendini vermeyi reddetiği bir geminin içerisindesiniz. Altınızdan akıp geçen sonsuz miktardaki bu su, susuzluğunuzu gideremez. Doğa, denizciyi kadına benzeyen bu unsurlarla sarmalar da, denizci yine kadının sıcak, diri gövdesinden olduğu kadar uzak kalır denizden.
- İnsan mükemmel kadına ömründe bir kez rastlardı ve mutlak ölüm araya girer, onları yazgılarında belirlendiği gibi kucaklardı. S.39