- Bence, Batı Batı dedikleri, düşünce namusuyla başlar, onunla biter. Düşünce namusunun bitmediği, gelişmediği yerde, hiçbir iyilik bitmez, gelişemez. S. 9
- Dünyamız, ne büyük mutluluktur ki, on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Her kültürün bir rengi, bir kokusu vardır. Dünyamızın bir çiçeğinin koparılması, dünyamızdan bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır.
- Milattan önce 7.yüzyılda yaşamış Anadolulu, Milette doğmuş bir filozof diyor ki: Ülkelerin türkülerini yaratanlar kanunlarını yaratanlardan daha güçlüdür. Bu korkunç, bu pis, bu insanlığı kirleten ve hem de utandıran bu savaş dursun diye herkes elinden geleni de gelmeyeni de yapmalı. Bu korkunç savaşı durdurmaya gücümüz yeterse bugün için de yarın için de ülkemizin onurunu kurtaracağız. Bu korkunç, insanlığın vicdanını kirleten savaştan dolayı kıyamete kadar insanlık içinde aşağılanacağız. Böylesine halkı yakan, milyonları sürgün eden ,insanlık dışı işkenceler yapan, milyonlarca hektarlık ormanları yakan savaş sonuna kadar insanlığın yarası olaraktan kanayacaktır... (Sayfa 43)
- Dünyanın bütün kültür değerlerine başvurmak zorundayız, ama temel kendimiz olarak, kendi kültür değerlerimiz ile yetiştikten, büyüdükten, kaynaştıktan sonra... Bir Türk romancısı, bir halk hikayecisi Köroğlunu nasıl anlatır bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına varmamışsa, Dede Korkutu okumamışsa, Yunusu ezberlememişse, Karacaoğlanı, Pir Sultanı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, onun bir Homerosu anlayabileceğini sanmıyorum. Bir Kafka'ya, bir Çehova, bir James Joyce'a varabileceğine inanmıyorum. (Sayfa 167)
- Bozulmuş bir edebiyat sağlıksız bir toplumun ürünüdür. Bir toplum bütünüyle edebiyatına yansır. Edebiyat en etkili sanat olduğuna göre toplumdaki bozulmalara, yabancılaşmalara karşı da savaşım vermeli. (Sayfa 170)
- Orta Anadolu'da, Göreme'de öteden beri insanlar ısınmak, aydınlanmak için yakacak bir şey bulamamışlardır. Bu bozkırlarda ne odun ne de yağ bulunur. Güneş batımından sonra zifiri bir karanlık kaplar etrafı. Karanlık insan soyunu her zaman korkutmuştur. Oysa bu bölgede topladığım tüm efsaneler ışıktan söz eder. Doğaüstü ışıklar ararlar ve bulurlar... Heryer aydınlıktır. Burası bir ışık cennetidir. Buna karşılık benim bölgem Çukurova'da Toros dağları var. Yaylaya çıkıldığında gece boyu çam çırası yakılır. Evlerin önünde ateş yanar. Işık, insanların gündelik yaşantılarının bir parçasıdır. Çukurova'da ışık efsaneleri üretilmemiştir. Efsanelerinin çoğunun somut yaşama yanıt veren bir somut temeli vardır.
- Yazılı edebiyat olmazsa hiçbir dil gelişmez, on bin yıl geçse de yazılı edebiyat olmazsa hiç gelişemez. Orta Asya dillerinin böyle değişmeden kalmasının sebebi yazılı edebiyatları olmamasındandır.
- Evren Paşa, benim canımla oynadı. Dil Kurumunu kapatmak ne demek? Atatürk'ün vasiyeti var, mülkünü Dil Kurumuna bağışlamış. Paşa, mülk yağmacılığı yapıyor. Dil Kurumu, Mustafa Kemal'in kurduğu, bu ulusu ulus yapan iki önemli kurumdan biri. Sevr olsaydı, Anadolu Türklüğü diye bir şey kalmayacaktı, o kesin... O ne yapmış, bir de dilini kurtarmak istemiş. Çok da tutumlu bir adam, devletin parasını harcamamak için çabalıyor. Kişisel parasıyla iki kurum kurmuş. Nasıl Kurtuluş Savaşında hayatını koymuşsa, ulusun hayatı için önemli gördüğü Dil ve Tarih Kurumlarını da kendi parasıyla kurmuş.
- İnsanları sözleriyle değil, hareketleriyle ölç! Ondan sonra da arkadaş olabileceğin insanı seç. İpin ucunu bir verirsen ellerine yandığın günün resmidir.
- İnsanları sözleriyle değil, hareketleriyle ölç! Ondan sonra da arkadaş olabileceğin insanı seç. İpin ucunu bir verirsen ellerine yandığın günün resmidir.