- Ama insanlar her zaman giyindikleri, göründükleri gibi olmuyorlar. İnsan ruhu öyle karmaşık, öyle anlaşılması güç bir şey ki.
- Böyledir bu dünya, yaşam cömertlik ister. İnsanın kendi içindeki karakteri yetiştirmesi, ama bunu yaparken de çevredeki hiçbir şeyi algılamaması, hala soluk alsa da ölü olmaya benzer.
- İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken bir düşünce uğruna savaşmak, yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir.
- İnsanın kendi iç dünyasına bakmak istemediği zaman bahaneler bulması dünyanın en kolay şeyidir. Dıştan bir suçlu her zaman vardır. Suçun -ya da daha iyisi sorumluluğun- yalnızca bize ait olduğunu kabullenmek çok cesaret ister. Gene de sana söylemiş olduğum gibi, ilerleyebilmek için tek yol budur.
- Akmayan gözyaşları kalpte birikirler, zamanla kabuk tutarlar ve kirecin çamaşır makinesini tıkaması gibi kalbi tıkayıp felç ederler.
- Bir yonca tohumu, canlılığını seksen yıl boyunca koruyabilir. Olaylar için de böyle olur, onların üstünü bir kayıtsızlık örtüsüyle örtsek de, uzaklara savurmak için onlara doğru üflesek de onlar dinginlik içinde yerlerini korurlar. Bu olaylar, er ya da geç ortaya çıkacak birtakım şeylerin filizleridir.
- Büyük canilerin yaşamlarını okurken şaşırmamaya alışmıştım, gündüz bir halkın tümünü kıyımdan geçiren katiller, akşam saksıdaki çiçeklerini suluyor, yuvasından düşen bir kuş için gözyaşı döküyordu. İçimizde bir yerlerde bir şalter vardı: Gereksinmeye göre, bu şalter yüreğin akımını açıyor ya da kesiyordu.
- Her eylem dünyada var olan kötülüğü arttırır ya da azaltır, buna o ya da bu yönde karar vermek, yalnızca bize bağlıdır.
- İnanç yolunda yürüyen kişi, kelebek avcısı gibi bir şuraya, bir buraya hoplaya zıplaya mutluluk peşinde koşmaz ama hayatının her anında içsel mutluluğu tadar; en dramatik anda bile böyledir, çünkü tanrısallık boyutu, uğruna sevapların kupon gibi toplandığı varsayımsal bir ahret değil, her anın, her ilişkinin aşkın derin ışığında oluşturulması anlamına gelir.
İnanmak ne demektir? Körlemesine bir kişiye itaat etmek mi? Güven verici ritüeller uygulamak mı? Günah korkusu içinde yaşamak mı? Anarşik ve isyankar bir doğam olduğundan bu seçeneklerden herhangi birine uymak benim için çok zor olurdu. Katolik bir ortamda büyümedim ve -şans eseri- alışkanlığa dönmüş bir imanın sevimsiz koşullandırmalarını; tatlımsı formüllerin anlamsızca yinelenmelerini solumadım.
İçimdeki duygu hep bir anlam bulmaya yönelikti ve vicdanımın sesi her zaman güçlü olmuştu. - Adalet yerini bulmadan önce medya hüküm verir ve sonra da temyize de gitmez.
Dünya kesinlikle ikiye bölünmüş durumda görünüyordu. Bir tarafta ilerlemenin uygarlığın savunucuları olan laikler, öteki tarafta inanç sahibi olan, yobazlar, gerileme sancaktarları, cinsel ilişki fobisi olanlar, insan özgürlüğü düşmanları vardı. Ve elbette inançlı biri olan ben karşılaştığım kişilerin gözünde ikinci kategoriye aittim. Kendimi gericiler, yobazlar bölüğünde bulmaya ve bu nedenle utanç verici bir biçimde sınırlayıcı sorulara yanıt vermeye hiç hazır değilim.