- Barbar kralların bağlı oldukları tabuların bazıları katillerin bağlı tutulduğu kayıtları anımsatır.
- Doğu Amerika'da Aşağı Gine'de Padron Burnu'nda Shak Point'te Kukulu adı verilen rahip-kral bir ormanda yalnız başına yaşar. Kadına dokunması ya da evinde oturması yasaktır, hatta sandalyesinden kalkamaz bile; bu sandalyenin üstünde oturur durumda uyumak zorundadır. Eğer yatacak olursa rüzgar kesilir gemiler denizde hareket edemez. Bir kral ne kadar güçlü olursa o kadar çok tabuya boyun eğmelidir. Tahtının adayı da çocukluğundan başlayarak aynı tabularla bağlıdır; daha büyürken bile onun çevresinde tabular birikmeye başlar ve tahta çıkmasıyla birlikte bu tabuların altında adeta boğulur.
- Roma'da Juppiter'in büyük rahibi Diabis şaşılacak kadar çok tabu kuralına bağlıydı. Ata binemez; bakamaz, silahlı bir adama bakamaz; kırılmamış bir yüzük takamaz; giysilerinde bir düğüm yapamaz; buğday ununa veya hamura dokunamaz ; keçinin, köpeğin, çiğ etin, bakla ve sarmaşığın adını anamaz; saçlarını ancak özgür bir adam, o da yalnızca bronz bir bıçakla kesebilir, saçı ve tırnak parçaları tekin bir ağacın altına gömülür; ölüye dokunamaz, dışarı ancak başı açık çıkabilirdi ve bunun gibi birçok yasak altındaydı.
- İrlanda'nın eski kralları bir sürü garip kurallar altındaydı, bunlara boyun eğmenin yurda mutluluk getirdiği, eğmemenin ise kötülüğün her türlüsüne neden olduğu sanılırdı. Örneğin kral haftanın belirli bir gününde bazı kentlerde duramaz, şu ya da bu saatte şunun ya da bunun üstünden geçemez, belirli bir ovada tam dokuz gün çadır kuramaz vb.
- Ölülerin yaşayanlar üzerinde egemen olduklarına inanıldığını biliyoruz. Fakat ölülerin aynı zamanda düşman sayıldığını söylersek buna şaşarsınız.
- Maoriler arasında bir cesede dokunmuş ya da gömülmesine katılmış olan bir kimse olağanüstü kirli olur ve bütün arkadaşlarıyla hemen hemen her türlü ilişkisi kesilir; adeta ona karşı boykot yapılır. Bir eve girecek olursa , insanlara ya da eşyaya yanaşacak olursa, kendi kirliliğini başkalarına bulaştırmış olur. Hatta kendi yemeğine çok kirli olan eliyle dokunamaz. Yemeği yere konur, onu ellerini arkasına alarak dudaklarıyla ve dişleriyle yemekten başka çaresi yoktur.
- Filipin Adalarından biri olan Palawan Adası'nda yaşayan Agutainolar arasında, dul kalan kadın, kocası öldükten sonra, ilk yedi ya da sekiz gün kulubesinden dışarı çıkamaz; ancak kimseyle karşılaşması olasılığı olmayan bir zamanda , yani geceleyin dışarı çıkabilir.
- İngiliz Yeni Ginesi'ndeki Mekeo çevresinde dul bir erkek bütün yurttaşlık haklarından yoksun kalır ve bir süre adeta sürgün gibi yaşar. Toprağı ekemez. Halk içine çıkamaz, köye giremez, sokaklarda dolaşamaz. Adeta vahşi bir hayvan gibi , yüksek otlar ve çalılıklar arasına kaçar.
- İlkel insanlar arasında yas tabusu göreneklerinin en şaşırtıcı ve aynı zamanda en öğretici olan bir diğeri , ölmüşün adını anma yasağıdır. Bu yasak çok yaygındır ve önemli sonuçları olan birçok kılık değiştirmeye uğramıştır.
- Ölmüşün adından sakınmaya kural olarak son derece şiddetle uyulur. Örneğin Güney Amerika yerlileri arasında ölmüşün adını yaşayanların huzurunda anmak en büyük tecavüz sayılır ve cezası kendini asmaktan daha hafif değildir.