- - Gidenin yerine benzerini getirmek gayreti, işte insanların tesellisi.. (35)
- Ammâ o, bâzen daha cesur, daha pervâsız davranarak, insan oğlunun bu körü körüne sarıldığı, başını göğsünde dinlendirdiği, ya da hizmetine çağırdığı "Teselli" adlı câriyeyi, ezel künyesinde rastladığı ismiyle çağırır : Gaflet! (35)
- - Devletlim, sensizliğe tâkatim kalmadı, beni sarhoş et, kendimden geçir! (41)
- Sanki eski düşünceleri, o münakaşa kabul etmez itikatları, buhardan bir örtü imiş gibi yavaş yavaş uçuyor ve bunun altından, gözükmeye başlayan asıl hüviyetini seçer gibi oluyordu. Hayır, o ne eline icazet veren hocalarının dedikleri gibi, ne de kendisinin uzun zamandır inanmış olduğu gibi her şeyi biliyordu. Cahildi, üstelik belki iyi bir adam da değildi.
- "Şu genç adam yazı yazarken kalemlerini çok bastırır ve çok kırar. Sıçrayıp kim bilir odanın hangi köşesine fırlayan uç artık bir saniye evvel kendisine hizmet etmiş, fakat kaybolmuş eski bir dost gibi uzaktır. Onu bir daha bulamayacağını ve bulsa da kullanamayacağını bildiği halde, boş yere gözleriyle araştırır. Bir taraftan da büyükbabasının bergüzarı, abanoz saplı kalemtıraşıyla kırılan kalemini yeniden yontmaya başlarken kendi kendine hafifçe küser ve söylenir: Gidenin yerine benzerini getirmek gayreti, işte insanların tesellisi..." (s. 35)
- Akıl hakikate perdedir. Eğer bu manalar, okumak ve bellenmekle elde edilebilseydi, alemin hali değişir bir başka halde dönerdi. Bil ki herşey insana fedadır, insan da kendisine... Lazım olan gönüle, gönül sahibine yar olmaktır. Bütün alem bir kişidir. İnsan kendini bildi mi, herşeyi bildi demektir.
- Zaman kalburu işini bilir. Kendisine tevdi olunan her kıymeti, bıkıp usanmadan aheste aheste eler durur. Düşene dur demez, kalanı da silkip atar. Dökülen dökülür, kalan kalır... Abide Şahsiyetler ·
- Tasavvufun gayesi insanı Allah'a kavuşturmaktır. Tasavvuf sistemi içinde bunun çeşitli vasıtaları vardır. En kestirmesi ise "aşk"tır. Tasavvufta biri hakiki, öteki mecazi olmak üzere iki nevi sevgi ve aşktan bahsedilir. Hakiki aşkta sevilen Allah; mecazi/beşeri aşkta ise karşı cinsten bir insandır. Hakiki aşka büyük önem veren tasavvuf düşüncesi, beşeri aşka da ilgisiz kalmaz; hatta çok kere beşeri aşkı, ilahi aşka geçmek için bir köprü olarak görür. "Seni sevmekle çok şey kazandım, fakat sana takılıp kalmakla çok şey kaybettim!" "Seninle yükseldim, zira bana aşkı öğrettin. Sana takıldım ve ilerleyemedim, zira aşkı bir vücuda muhayyer bildim. Halbuki insanın hilkati, kendi gibi bir insanın sevgisinde oyalanıp kalmak için düzülmemiş Haşim. Meğer aşk yolunda insan bir menzilmiş. Fakat durulması değil, atlanması lazım gelen bir menzil, hakikate ulaştıran bir köprü. Geç, ondan da geç, yalnız aşkta dur, son menzil budur, onda karar et!" "Şu muhakkak ki insan aşkı bir vücuttan tattıktan sonra, onu bütün kainatta görmeyi öğrenmeli."
- Onun imanı denizi, benim kup-kuru varlığım sahiline çarptıkça bu haşin ve kayalık sahil her gün biraz daha aşınıyor ve gitgide denizleşiyorum.
- Kızım, her ceviz yuvarlaktır; fakat her yuvarlak, ceviz değildir. Herkes insandır,fakat her gördüğün insan, insan değildir.