- Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
- Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. ... Yalnız ölüm yalan söylemez! Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi. Ve biz, henüz insanların dilini bile anlamadığımız yaşlarda, oyunlarımızı yarıda kesiyorsak, bunun nedeni, ölümün seslenişini duymuş olmamızdır. Ömrümüz boyunca ölüm bize el eder, çağırır bizi. Her birimiz ansızın, sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz, bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki zamanı, mekanı farketmez olmuyor muyuz? İnsan bilmez bile ne düşündüğünü; ama sonra kendini ve dış dünyayı hatırlamak, düşünmek için toparlanmak zorundadır. Bu da bir sesidir ölümün.
- Bir tek ilaç var: Şarapla, afyonla, uyuşturucu madelerle yapay uykuya dalmak. Ancak böyle ilaçların etkisi geçici ne yazık ki! Teskin edecek yerde bir süre sonra acının şiddetini arttırıyorlar.
- Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! O görmeler yüzünden gözlerim, eşyanın yüzeyinde, ruhu özü örten o ince ve sert kabukta aşındı.
- Başkalarından ayrılmış, bağımsız bir varlık mıyım? Bilmiyorum.
- " Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. "
- Dış dünyaya, ayaktakımlarının dünyasına beni o iki pencere bağlar. Duvarda bir de aynam vardır, ki bakar yüzümü seyrederim. Münzevi hayatımda bu ayna, benimle hiçbir ilişkisi olmayan ayaktakımlarının dünyasından daha önemlidir.
- Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yava? yava? ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
- Bana benzeyen, görünü?te bendeki ihtiyaçlara, tutkulara, arzulara sahip bu insanlar niçin kırarlar beni?
- Bu dünyanın insanlarıyla, dirilerle nasıl konuşulduğunu unutmuştum herhalde. Duygusuz olduğunu sandığım bu kadın, benim bu davranışıma kırılmıştı! Kaç kere kalkayım, elini ayağını öpeyim, ağlayayım, bağışlanmamı yalvarayım diye düşündüm. Evet, ağlamak, çünkü ağlarsam rahatlayacağıma inanıyordum. Kaç dakika, kaç saat, hatta kaç yüzyıl geçti bilmiyorum. Çılgına dönmüştüm ve çektiğim acıdan keyif duyuyordum.