- İçiyorum, kendimden nefret ediyorum; yürüyorum, kendinden nefret ediyorum. Düşünüyorum, kendimden nefret ediyorum. Ne rahatsız edici! Ne korkunç!
- Esrarla yavaş yavaş ölmenin daha zevkli ve birinci zehirden daha iyi olduğunu okumuştum.
- Sanki ölüler dirilerleden daha yakın gibiydiler bana. Onların dilini daha iyi anlıyordum.
- Odamı sınırlayan dört duvar arasında ,varlığımı ve düşüncelerimi kuşatan hisarın içinde ömrüm azar azar eriyor ... Sadık Hidayet - Kör Baykuş ?Ben Walter
- Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum. Unutımam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığını artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyürlerdi ki, hissedilemezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum.
- Kalp durunca duygular, düşünceler de kayboluyor mu, yoksa kılcal damarlarda kalan kan sayesinde belli belirsiz bir hayat sürüp gidiyor mu? Ölüm olayı aslında korkunç bir şey; ya öldüklerini kavrayanların hissettikleri?
- Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için.
- Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar
- Acaba bir gün bu metafizik olguların,ruhtaki bu kendinden geçme halinde ve uykuyla uyanıklık arasında beliren gölgeler yansımasının sırrı anlaşılacak mı ?
- Meğer ölmemiş,dirildi işte,diye düşünüyor,gövdesine aşkımın can verdiğini sanıyordum.Fakat yanına vardığımda bir ceset kokusu duydum,bir çürüme kokusu.Üzerinde küçük küçük kurtlar kıpırdaşıyor ve mum ışığında iki mayısböceği,gövdesi etrafında dolanıyordu.Ölüydü de niçin açılmıştı gözleri ? Bilmiyorum. Acaba rüya mı görmüştüm,yoksa gerçek mi ?