- Aklımdaki kelimelerin, aklımdaki hayallere yetişememesi gibi bir şeydi bu. Kelimeler duygularıma yetişemiyor ve yetersiz kalıyorlardı. (s.56)
- "...içinizde kalbinize nakşeylediğiniz bir güzelin yüzü yaşıyorsa eğer, dünya hala sizin evinizdir."
- "Kusur eğer yeteneksizlikten ya da hüner eksikliğinden değil de nakkaşın ruhunun derinliklerinden geliyorsa o artık üsluptur."
- Hayatımın sonuna kadar bu arabayla aynı çatı altında yaşamak isterim dedim. Bunu gülümseyerek söylemiştim ama Çetin efendi isteğimin içtenliğini anladı, başkaları gibi aman Kemal bey ölenle ölünmez demedi. Deseydi, ona Masumiyet Müzesi'nin ölenle yaşamak için yapılmış bir yer olduğunu söyleyecektim.
- Bazan zamanın ne kadar çok akmış olduğunu yıkılan bir binadan, küçük bir kızın çocuklu, neşeli, iri göğüslü koca bir kadın olmasından ya da gözümün çoktan alıştığı bir dükkanın kapanmasından anlar, telaşlanırdım.
- O zaman yaşadığım mutluluğun sonuna geldiğimizi, bunun bu güzel alemden ayrılış zamanı olduğun ruhumda derinden hissettim. Bunun hayatımızın sonu olduğunu anladım.
- Çınar ağacının gerisindeki ayçiçeği tarlası ve ortasındaki ev, Keskinlerin sofrasında yıllarca kullanılan Batanay marka ayçiçek yağının üretildiği küçük fabrikacıktı. Kazadan az önce araba hızla yol alırken, bunu Füsun da ben de fark etmiştik.
- Bir hurda halinde aylar sonra bulduğum Chevrolet'nin parçalarına tek tek dokunmak ve yıllar sonra gördüğüm bazı rüyalar da, bana kazadan hemen sonra Füsun ile göz göze geldiğimizi hatırlattı. Ölmekte olduğunu anlayan Füsun, iki üç saniye süren bu son bakışmamız da, bana asla ölmek istemediğini, hayata her saniyesine kadar bağlı olduğunu, onu kurtarmamı yalvaran gözlerle ifade ediyordu.
- Bir içgüdüyle, çocukluğum kadar eski direksiyona dokundum. Eşyanın içine sıkışmış hatıraların yoğunluğundan sersemlemiş, yorgun düşmüştüm.
- Sekiz yıl boyunca akşam yemeklerinde Füsun'u nasıl seyrettiğimi, onun elini, kolunu, gülümseyişini, saçlarının kıvrımını, içtiği sigaranın izmaritini ezişine, kaşlarını çatışına, gülümseyişine, mendillerine, tokalarına, ayakkabılarına, elinde tuttuğu kaşığa, her şeyine ne kadar dikkat ettiğimi görünce, aşkın büyük bir dikkat, büyük bir şefkat olduğunu, hissedecekler...