- "..yalnız bir erkeğin giyinişindeki acımasızlığı ve sertliği beceremezsin. Hitler'e bak , Mussolini'ye bak : Kılıkları ne kadar becereksiz ve zevksiz bir düzen içindedir.İhmalcilikleri ne kadar gerçektir. Elbiseleri üstlerinden sarkar. Evlerini bile vahşi bir görgüsüzlükle döşerler. Yalnızlığın görgüsüzlüğüdür bu. Sınıflarını bulamamış insanların derbederliği içindedirler. Birbirlerini sevmeyen evlilerin görünüşü de böyledir. Dağınık yaşantılarında hiçbir güzellik yoktur. Tek başına düşünme katılığının kokusu her tarafa sinmiştir.
- Büyüyünce öğretmenliği nasıl yasak edeceğimin hayaliyle yaşarken bir yandan da durmadan tekrarlardım: öğretmenimi, yurdumu sevmek, budunumu- budun kelimesi bana kasapta çengele asılı etleri hatırlatırdı- korumak, saymak, üstün tutmak, doğruyum, yasam, onlardan, herkesten intikam almaktır, olmaktır, çalışkanım, armağan olsun. :)
- Her zaman kendime sorardım: neden noktaların, doğrultuların eğrilerin -ister düzlem, ister uzay şekilleri olsun- koordinatları var da mükemmel bir varlık olan insan ve onun ayrılmaz bir cüzü olan hayatın koordinatları yok ? Bu mesele, hayatımı zehir eder; fakat, mevzu hakkındaki bilgisizliğim ve yetersizliğim elimi kolumu -nasıl yapıyordu bilmiyorum- bağlardı.
- İnsan, kendini beğenmeden yaşayamaz. Kendini beğenirse, diğer insanlar onun hayatını cehenneme çevirmeğe çalışırlar. Bunun için, insan, hem kendini beğenmeli hem de beğenmemelidir.
- "Olmaz.Sen bizi düzene sokarsın. Her istediğimizi aradığımız yerde buluruz sonra. Sen bizi evde bekliyorsun diye, işimizde gevşeklik gösteririz. Belki canımız evden çıkmak istemez bile. Çekilmez bir tatlılık duygusu içimizi sarar. Eski öfkelerin acısını unuturuz. Sen de bu oyundan günün birinde bıkarsın. Çünkü kadınlar uzun süre oyunlarla oyalamazlar çünkü gerçekçidirler. Bir gün bizi eski horgörülmelerimizle ,aşağılanmalarımızla, hiç sayılmalarımızla , haklı ya da haksız küçük görülmelerimizle ve daha kötüsü bütün bunların intikamını alamamış olmamızla baş başa bırakıp gidersin. Üstelik senin , söküklerimizi dikip yaralarımızı sarar görünmen yüzünden biz bütün bunların intikamını almış olduğumuzu düşünürüz. Sen bizi bu durumda bırakıp gidersin.Afedersiniz yanlışlıkla oldu, dersin. Özür dilerim: Öfke değil öksedir. Bunu da tam söylemezsin. Bir süre sonra aklımız başımıza gelir; Apokalipsin Dört Atlısı yalnız bırakılmıştır. Çirkin kılıklarımızla, gözyaşlarının yüzümüzü akıttığı boylarımızla birer melodram oyuncusu olarak kısa bacaklı zavallı atalarımızın üstünde öylece kalırız. Perde bile üstümüze kapanmaz : Bir arıza olmuştur. "
- Zenginler hiçbir şeye aldırmama , hiçbir şeyden heyecanlanmama lüksüne sahiptirler; bu nedenle çok yaşarlar.
- Oysa bazı insanlar oldukları gibi kalarak elde ederler istediklerini.
- Kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.
- Belki de gizli gizli zehirlemişimdir, sizleri.
- Gecenin sıkıntısı, öğleye kadar sürdüğü için sabahın verdiği diriliği yaşayamıyorum. Öğleden sonra da akşamın hüznü çöküyor.