- Bir şey kaybetmek korkusuyla yaşamayalım.Ne olacak endişesine kapılmayalım. Bırakalım zaman her şeyi halletsin. Bu söz bize korkunç gelmesin. Aynı ırmağa bir kere daha girelim. Acele etme çay kendi kendine demlenir. Sen gideli neler oldu bak diyerek her şeyi bir çırpıda anlatmayalım: Bu sağlık bozucu davranıştan kaçınalım. Hemen birbirimizi eskitmeyelim. Dur ıslanmışsın, sana kuru bir şeyler vereyim, deme. Hürriyetime düşkünüm biliyorsun. Nasıl olsa kururum. Günlük yaşantıların küçük koşuşmaları içinde bunalmayalım. İnsan kendini kaybediyor sonra.
- 'Her şeyin birden unutulmasına çok ihtiyacımız var' diyordu. 'Ya hepsini unutmamışsam albayım? Yarım yamalak bildiklerim ya engel oluyorsa bana?'
- Henüz her düşünceyi aklıma gelir gelmez söylemek gibi bir yanlış davranıştan kurtulamamıştım.
- 'Bizi bir de bu acımak mahvediyor albayım' dedim. 'Başkalarına acımakla başlayan bu tehlikeli duygu, her zaman kendimize acımakla son buluyor. Kendimize acımaktan, başka işlere zaman kalmıyor.
- Kendimize acıyacağımıza kendimizi tanıyalım albayım.
- Dünyada çok sevgisizlik vardı.
- Bütün hayatı boyunca yuvasına kelimeleri bir hamal gibi taşıdı durdu.Bu kadar çok sözün içinde hakikaten güzel sözlerin bulunması bir mucize değildi.
- Bu kadar haklı olduğu halde, böylesine haksız görünmeğe dayanamamıştır. Kaçmakla, bir bakıma bütün dünyayı suçlamaktadır belki de. Böyle bir topluluğun içinde yaşayamayacağını anladığı için kaçmaktan başka çare bulamamıştır.
- Yalnızlığının üstüne bir de korkaklık mı eklenseydi? Belki korkuyordu; fakat hiç olmazsa, yalnız olduğu için, onu kimse göremeyeceği için, karşısına ilk çıkana başvurup içini dökmeden kendini alıkoyabildiği için, belki de korkaklığını itiraf etmeyi çok istediği halde bunu kendine yakıştıramadığı için, kafasında böyle bir resmi güzel bulmadığı için, olduğu yerde kaldı ve bekledi. Bu karışık düzende yaşamadığı bilmediği için ölmeyi bilmek istedi. Yapabileceği tek kahramanlık buydu.
- Gözlerini tavana dikmiş yatıyordu. Zaman her şeyi hallediyor, diye düşünüyordu. Beni hor görenler zamanla ayıklandı; benden üstün olduğunu düşündüğüm insanlar zamanla yere vuruldu. Nasıl olacak yarabbim? O gün gelince ne yapacağım? diye titredim ve böyle anlar de gelip geçti. Küçük zamanlar birikti, büyük şeyleri ezip geçti. Bu baskılara bu sertliğe dayanamam, diyordum; zamanla her şey yumuşadı. Düşünceler insanın canını acıtmıyor; biraz sersemletiyor o kadar. Şiddet değil, süreklilik insanı yıkıyor.