- Dinlemek için ne yapmışlardı? Yıllar boyunca neler yaşamışlardı ki şimdi böyle bitkin görünüyorlardı? Bilinmiyordu. Geçmişlerini bile anlatamıyorlardı.
- Onlar da yalnız kaldılar, bu sözün gelişi bir yalnızlık değildi. Kelimenin sözlükteki anlamıyla bir yalnızlıktı: yanlarında başkaları bulunmuyordu.
- Başım ağrıyor, yorgunum. Boşu boşuna denecek, boşu boşuna. İşte buna dayanamıyorum.
- insan taklidi yaptığımız için, kurtlar bizi adam sandı. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir rezalet görülmemişti. Az gelişmiş aşklar ülkesi olarak dünya milletleri arasından ön sıraları işgal ediyoruz.
- Nihayet insanlık da öldü! Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, "Yahu insanlık öldü mü?" diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Gazetelerinde, "İnsanlık öldü mü?" ya da "İnsanlık ölür mü?' biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes, insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok. İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat, insanlık âleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir âlemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeye başlamışlardır. Böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. İnsanlık artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar insanlığın olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıstırap çektiğini öğreneceklerdir. İnsanlığın güzel ve çekingen yüzünü ben de görür gibi oluyorum. Zavallı insanlık kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve insanlık için bir şeyler yapmaya çalışanları sevgiyle izlerdi. Bugün için insanlık ölmüşse de, onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamaya devam edecektir. İnsanlıktan paylarını alamayanlar için o zaten bir ölüydü; onun bu kadar uzun yaşamasına şaşılıyordu. Yıllarca önce küçük bir kasabada dünyaya gelen insanlık, dünya savaşlarından birinde, çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı. Hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan insanlık, önceki gece sabaha karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar, insanlıktan ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır. Doğru dürüst bir tahsil görmeyen ve kendi kendini yetiştiren insanlık hiç evlenmemişti. Doğru dürüst bir miras da kalmamıştı; bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca insanlık, başkalarının yardımıyla geçinmeye çalışmıştı. İnsanlığın ölümüyle ülkemiz, boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir.
- Konuşurken, ben de çevremden uzaklaşıp gidiyordum, Beni dinleyip dinlemediklerini zor fark ediyordum,sabaha kadar durmadan konuşabilirdim.. Gecenin bitmeye başladığını anlayınca mahzunlaşıyordum Konuştuğum insanların peşinden gitmek,onları yatak odalarına kadar Hatta ertesi gün işe gidinceye kadar,hatta işlerinde çalışırken izlemek Durmadan konuşmak ve dinlemek istiyordum?Ayrılınca insanların birbirlerine hemen yabancılaştıklarını,eski havayı bir türlü canlandıramayacaklarını düşünüyordum? Kesintilere dayanamıyordum,kuşkulu ve ürkektim İnsanlara ancak benim yanımda oldukları zaman güveniyordum? Benden ayrılınca beni yargılamaya başlayacaklarını ve tekrar bana döndüklerinde,Artık eski sevgilerinin tükenmiş olacağını düşünerek korkuyordum?İnsanlara çok önem veriyordum aslında,benim için ne düşünecekler diye içim titriyordu..Yatağa yatınca, o gün yapmış olduğum aptallıkların utancı içinde kıvranırken.bütün bu kusurlarımı onlarında görmüş olduğunu ve onlarında yatağa yattıkları zaman, Benim gibi olayları gözden geçirince,benim saçmalamış olduğumu birden göreceklerini ve benden nefret edeceklerini,daha kötüsü artık bana aldırmayacaklarını düşünüyordum? Onlardan hiç ayrılmasam,onları sürekli konuşmalarımla serseme çevirsem Onların bu ağır yargılarından kurtulabileceğimi ümit ediyordum?
- "Yıllardır günlük tutmayı hayal ederdim. Şimdi vaktim var: bir şey düşünemiyorum. Yazdıklarımı okudum: aptalca sözler etmişim. Kendimi kötülemeye söz vermiştim: onu da yapamıyorum. İnsan Kafka'yı okuyamazsa... bitiktir işi. Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım."
- ''Şiddeti artmayan bir zavallılıktan çabuk usanılırdı; böyle bir insanın sağladığı heyecan, kısa bir süre sonra sönerdi. İnsan, kendisine acındıkça alçalmalıydı. (...) Hiçbir işe yaramam ben. Bunun için de sağ kalmama müsaade ediliyor herhalde. Ben işe yaramasını bilmem. Ben, insanın karşısında oturmasını bilirim; bazen, anlayışlı bir görünüşle susmasını bilirim; bir şeyler yapmak gerektiğini hissettiğim zamanlar da, bir şeyler yapıyormuş gibi yapmasını bilirim; mevzu ne olursa olsun sonunda, kendimden bahsetmeden kendimi methetmesini bilirim; iyi ve güzel insanlar, kendileri ve başkaları için hayatlarının bir manası olan insanlar ölürken, sağ kalmasını bilirim ve bütün bunları başkalarından biraz daha iyi ifade etmesini bilirim, şimdi yaptığım gibi.''
- İnsan, sevdiğini üzmek pahasına ondan yararlanmağa çalışıyor. Bu arada benim gibi aşağılık durumlara düşüyor. Çünkü neden? Çünkü yalnızlık ve karanlık onu vahşileştiriyor. Gün ışığına ve insana alışamıyor.
- Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor.Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümü seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor.