OL, dedi. OL'uverdi. Kûn! Bir kâf. Bir nûn. Sonra sükûn.
Muhtaç değildi elbet Yaratan, yarattığının kulluğuna. Lâkin Yaratan o kadar büyüktü ki Âdem'in O'na varmaya kulluktan başka yolu yoktu.
Bana, dedi, bir isim ver, varlığım olsun. Durdu, aklından yeni bir şey geçti. Bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun. Bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun. Seni anan beni de ansın. Seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın. Bir ''ile'' koy aramıza bizi birbirimize bağlasın.
Bu kadar çok hayır, diyebilmek için ne kadar büyük bir evet, demiş olmak gerekirdi.
Kendi içimde ne taşıdığımı görmeseydim. Ağır geldi gördüğüm. Gördüğümü sevmedim. Ben bu değilim.
Sen ki her şeyi bilensin. Her şeyi gören ve işitensin. Benim niyetimi benden daha iyi bilirsin. Yaşanmış evvelim gibi yaşanmamış sonumu da Sen bilirsin.
Kurşun kalem değilim ama kırgınım vesselâm efendim.
Anılarla dolu ama dilsiz.
"...üç şey seçtiler cennetten çıkarmak için: Bir: Kelimeler İki: Aşk Üç: Annelik duygusu Kelimeleri Adem yanına aldı, annelik duygusunu taşımak Havva'ya kaldı. Ama aşk çok ağırdı. İkisinin de, aşkı tek başına taşıması mümkün olmayınca, ikisinin zembili de aşkı bir başına kaldıramayınca, bölüştüler yükü. Yarısını Adem sırtlandı, aşkın yarısı Havva'ya kaldı. Öyle sert düştüler ki dünyaya, bu fenaya, Adem'in dizlerinin bağı çözüldü, ciğerleri yandı. Nutku tutuldu. Üçüncü defa, bildiği kelimelerin hepsini önce unuttu. Sonra bir kısmını hatırladıysa da o bir kısmını kıyamete değin unuttu. Aşk? Daha yollarda sakin durmamıştı bir türlü. Kabına sığmamıştı. Bir yarısı yollarda kayboldu. Getirebildikleri ancak öbür yarısıydı. O gün bu gün yeryüzü kelimeleri yetersiz, aşk bu dünyada kusurlu. Annelik duygusu? Havva'nın cennet duygusu. Gönül evinde, kadın bedeninde, tastamam duruyordu."
Palimpsest teknik bir terimdir fakat yüklendiği anlam katmerlidir. Bir yazılanı silmek bahasına ikinci yazının yazılması, çoğu kez ilkyazının izlerinin tümüyle aradan çekilmemesi, iki metnin iç içe geçmesi, hiç olmazsa ilk metnin varlığını daima hissettirmesi, ortalarda görünmesi, bir hayalet gibi satırlar arasında gezinmesi; bütün bunlar o kadar irkilticidir ki bu teknik terim zaman içinde bir deyime dönüşüverir. Ne kadar silersen sil o eski metin, üzerine yazılan yeni metnin satırları arasından sırıtır; en olmayacak yerde yeni kelimelerin arasına sızar; bir mana dağılmasına hiç olmazsa ağızda bir tat bozulmasına neden olur, anlamında güzel bir deyim. Tıpkı bellek gibi.
Füruğ Ferruhzad
Patti Smith
Nimet Erenler Gülkökü
David Nicholls
Reşat Nuri Güntekin
Richard Brautigan
Cemal Süreya
Cemal Granda
Julio Cortazar
Darynda Jones