Yol yürür. Sen yoldan da yolcudan da yorgunsun.
Bugünden baktığımızda hata olarak gördüğümüz seçimleri geri dönebilsek yine yapar mıydık? Zamanın, bir cürüm olduğunu ayan beyan gösterdiği yollara sapar mıydık?
''Ne gelirse göklerden geliyor,'' diyebilmek. Yaşamın bize sunduğu en büyük ödül bu.
Anlamışım ki dünya alem perdesinde ben de gelip geçici, ben de bir gölgeymişim. Asıldan nasibim var ama şimdilik suretmişim. Öyleyse hepsine de amenna. Değil mi ki seçilmişim.
Onların aşık oldukları sevgililer, içlerinde yonttukları bir sen heykelinden ibarettir. Onlar henüz suret ile aslı bir kılacak bir can deneyiminden geçmemişlerdir.
Bana bir kere görün yeter, gerisini ben tamamlarım kendi içimde. Çünkü ben hatırladım, biz bir candık ezelde.
Âh eden âşık'ın niyazla da olsa nazla da olsa iltica ettiği yegâne makam Allah'tır. Âşıkın zikri; ''Allah!'' diye başlar, ''Allah!'' nidalarının sonundaki âh hecesinin üzerinde kısalır ve derinleşir. Sonunda âh'ın elifi de kalkar ortadan. Bir nefes hâlinde sadece he vurgusu kalır. Âşık, ünlemini de kaybeder, bir nefesten ibaret kalır. İşte âşıkın bir he nefesinden, bir soluktan, bir çırpınıştan ibaret kaldığı anda âh'tan hû'ya yol açılır, hû yangını başlarsa eğer orada başlar. Bu yüzden âh fark makamı ama hû cem makamı, tecelli anıdır.
Eğer âh, hû'ya bağlanmışsa âşık bu defa düştüğü yerden kalkar. Bittiği yerden doğar. Dönüp geri bakmaz bile artık. Baksa bile gördüğü, bıraktığı değildir. Çünkü kendisi de o eski o değildir. Bu öyle bir kırkıncı kapıdır ki onun ardında bir hû nefesi bütün âh'lara bedeldir.
Eşya tanıktır çünkü. Siz gidersiniz o kalır. Biten biter, o olduğu gibi devam eder.
Anlarsınız o zaman, O, eğer isterse simsiyah güneşler yaratır, gün ortasında geceyi bastırır. Bu dünyanın alışıldık zamanlarının yani sabahın, öğlenin, ikindinin, akşamın dışında bambaşka zamanlar; bilindiklerin dışında mevsimler, iklimler vardır. Bu dünyadan olmayan dünyalar, sabitler, seyyareler, bakır rengi aylar, simsiyah güneşler vardır. Anlarsınız; hesap vardır. Kıyam kıyamet vardır. Mahşer vardır. Haşr ü neşr vardır. Yıldızların dökülmesi, gök kubbenin içe dönmesi, kendi üzerine çökmesi, evrenin bükülüp dürülmesi, güneşin kızıl bir güle dönmesi çok kolaydır. Bildiklerimiz bilmediklerimizin garantisi, şu gördüklerimiz görmediklerimizin haberi. Bir esinti okşar sizi. Bir kez daha iman edersiniz ki ahret bir gerçektir. Gerçek, akılcılığın ve pozitivizmin dar alanına sığmayacak kadar geniş bir şeydir. Şu güneşli dünyada her şey gölge üstüne gölgedir.
Jamie McGuire
Dean R. Koontz
Rebecca Solnit
Tomris Uyar
Wilhelm Reich
Muhyiddin İbn Arabi (Ebû Bekir Muhammed b. Ali)
Aşkım Kapışmak
Italo Calvino
Doğuş Kökarttı
Konstantin Stanislavski