Güzellikten doğan aşka yaslanarak her şeyi unutmak, senden gayrını geride bırakmak isterdim. Fakat ne mümkün! Ne zaman unutur gibi olsam olmuyor. Unutmak istediğim şeyin tam ortasındayım...
Bir tek veya milyon, fark etmezdi. Çünkü birinin ölümü her birinin ölümü gibiydi. Çünkü her insan bir evrendi ve her ölüm evrenin sönüşü demekti. Bu yüzden tek masumun dahi öldüğü yerde hiçbir haklı gerekçeden söz edilemezdi. Savaş insanı canavarlaştırıyordu ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu..
Günah da ah'la kafiyelidir. O da siyah'la, simsiyah'la , vah'la, eyvah'la. Lakin hepsi de Allah'la. Ah'tır kafiyelerin en güzeli.
Ama yazmak iyi geliyor. Yazdıkça içimdeki zehri akıtacağım sanıyorum. Yazarsam, bütün bu dehşetin kelimeler dünyasında bir karşılığını bulursam bir parça hafifleyeceğim zannediyorum.
''Bilirim ki, kader yazılmış, defteri dürülmüş kaldırılmış, mürekkebi de kurumuştur. Ama her an yaratma halinde olan da Sensin. Öyleyse Sen yazılmış kaderleri bile geri çevirirsin. Benim kaderim işte az önce geldi, karşıma dikildi. Çevirme benim kaderimi geri. Onu bana çok görme.'
Zaman çok şeye gebeydi ve bu doğumdan herkesin beklediği farklı bir şeydi.
Ama bundan sonra cennetinin yokluğu değil, beni cehenneminin yokluğu korkutur.
İnsan içinden yenilenmeyince dışından eskir.
Ama artık buralarda durulmazdı, şimdi ona bir hicret lâzımdı. Mâh-ı Muharrem'di. Her yan kerbalâ. Varsın olsun, Hüseyin olmak, Yezd olmaktan yeğdi.
Nefes de bir sermayeymiş, tüketilmemesi gerek.
Orhan Duru
Robert Louis Stevenson
Erol Güngör
Ömer Lütfi Mete
Yevgeni İvanoviç Zamyatin
Aşkın Güngör
Alain de Botton
Rainer Maria Rilke
Fakir Baykurt
Tomris Uyar