Öylesine çıkagelen bu yabancıya anlaşılmaz bir sevgi duymaya başlamıştı Tomas;bir çocuktu sanki kız,üzeri katranlanmış sazdan bir sepete konulup nehir aşağı yollanmıştı,Tomas onu nehrin kıyısı olan kendi yatağında bulsun,alsın diye.
Sadece bir tek hayat yaşadığımız için,bu hayatı öncekilerle karşılaştıramaz ya da kusurlarımızı gelecekteki hayatlarımızda gideremeyiz;bu nedenle de ne istediğimizi bilemeyiz.
Güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca,güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar.
Peki ama nedir ihanet? İhanet,setleri yıkmak demektir.İhanet,setleri yıkmak ve bilinmeyene doğru başını alıp gitmek demektir.
İlk ihanet onarılmazdır.Başka ihanetlerden oluşan bir zinciri harekete geçirir ve bunlardan her biri bizi ilk ihanetimizden uzaklara,daha uzaklara götürür.
platonun şölen'indeki ünlü efsane aklına geldi ansızın: tanrı onları ikiye ayırıncaya kadar herkes hermafroditti, o zamandan beri bu yarılar birbirlerini arayarak dünyanın dört bir bucağında gezinip duruyorlar.aşk kaybettiğimiz yarıyı özleyişimizdi işte.
Müzik onun için özgürleştirici bir güçtü;onu yalnızlıktan,içedönüklükten,kütüphanelerin tozundan kurtarıyordu;bedeninin kapısını açıyor ve ruhunun dışarıya,dünyaya adım atıp dost edinmesini sağlıyordu.Dans etmeyi seviyordu ve Sabina'nın bu tutkusunu paylaşmamasına hayıflanıyordu.
"Gürültünün iyi bir yanı var.Sözcükleri boğuyor"dedi.Ve birdenbire bütün yaşamı boyunca konuşmaktan,yazmaktan,konferans vermekten,cümleler kurmaktan,düşünmekten başka bir şey yapmadığını farketti;öyle ki,sonuçta bütün sözcükler kesinliğini kaybetmiş,anlamları silinmiş,içerikleri yitmiş,çerçöpe,zamana,toza,kuma dönüşmüşlerdi;beyninde dört dönerek,beynini cırnaklayarak,uykusuzluğu,illeti olmuşlardı.İşte o anda,belli belirsiz ama bütün gücüyle özlediği şey,uçsuz bucaksız bir müzik,mutlak bir ses,hoş,mutlu,her şeyi sarıp sarmalayan,her şeyin üstesinden gelen,pencereleri zangırdatan,acıyı,boşunalığı,sözcüklerin kendini beğenmişliğini bir daha geri dönmemecesine silip götüren tekdüze bir tekrar oldu.Müzik cümlelerin olumsuzlanmasıydı,müzik sözcüğün karşıtıydı! Sabina'yla bir kere daha uzun uzun kucaklaşmayı,başka tek bir cümle,tek bir sözcük bile söylememeyi,orgazmını müziğin coşkun,cümbüşlü gümbürtüsüne katıştırmayı diledi.Ve bu yönlendirici,düşsel gürültü patırtı ona bir ninni gibi geldi,uykuya daldı.
Aşırı uçlar,ardında yaşamın sona erdiği sınırlar demektir ve sanatta da politikada da,aşırılığa duyulan tutku,ölüme duyulan örtük bir özlemdir aslında.
Ona kadınların en bayağısı gibi,"Beni bırakma,bana sıkı sarıl,oyuncağın yap beni,kölen yap,güçlü ol!" demek için karşı konulmaz bir arzu duydu.Ama bunlar söyleyemeyeceği sözlerdi.
Atasoy Müftüoğlu
Mehmet Ali Kılınç
Lily Prior
Vehbi Vakkasoğlu
Marquis de Sade
Mario Mazzanti
William Cuthbert Faulkner
Boris Vian
Sezgin Kaymaz
Vladimir Bartol