- Evet, dil yaşıyor ve direniyordu. yasaklanan, durmadan horlanan, aşağılanan ve alaya alınan o dil, o köşede, durmadan şavkıyarak, kelamının gücüyle bir insanın yaralarına, öfkesine, çaresizliğine, kederine, sıkışmışlığına merhem oluyordu.
- Evet, kaybedilen her şeyden geriye kalan bir tek şey vardı; dil Dil; duyguların anayurdu...
- Kendi kökünden ve izinden,toprağından ve dilinden kopma.Onlar bu kötü naçar hayatımızda mutluluğumuzun pınarlarıdır.
- Yaşlı Rind,ne diyeyim artık?Söylediğin o şeyler; kök,iz,toprak,dil... O zaman onların farkında değildim.Anlayamıyordum onları,insan kendi kökünden, izinden uzak düşmedikçe kökün,izin ne olduğunu anlayabilir mi? İnsan rengarenk topraklara,değişik topraklara ayak basmadan insanların neden kendi atalarının toprağına gömülmek istediklerini anlayabilir mi sanki?
- Dengé te, Héstirén dilén xemgîran, Silava ji hevveqetiyan, Girîn û zarîna dilketiyan Tine bîra min. Bilûra min tu yî, Xemrevîna terkeserén dinyayé!... *** Sesin Gamlı insanların gözyaşlarını Ayrılıklarını sıcak selamını Kırık kalplerin çığlığını Hatırlatıyor bana Kavalımsın sen Yurtsuzların sesi, kavalım benim... °°°°°° Bilûra min a şérîn Tu di sariya sibehé U hingura évaré de Hevalé béhevalan Destbirayé şivan û dilketiyan î *** Şirin kavalım Seher ayazında Akşam alacasında Yalnızların arkadaşı Kırık kalplerin yoldaşısın...
- Ben Dicle'nin dengbeji, size söyleyeyim, ses, ölülerin , kaybolmuşların ve unutulmuşların sesidir ve Dicle onların hüzünlü türküsünü söylüyor.