- Yüreğimin ağrısı, sancısı ey tren, boynu büküklüğüm, perişanlığım ey tren, söyle hadi, merhametine sığındığım, söyle...
- Gün, olağan bir gün değil. Gün mahşeri günü; yüklenip göçme günü.
Gün, sürgün günü, yabancı diyarlara doğru bir sürgün. - Yaşamak istiyorlar sadece, fazlasını değil. Kendi topraklarında, eskisi gibi. Ama hayat için, yaşamak için kaçmak lazım şimdi, toprağı terk edip gitmek lazım.
- Doğa, her şeyi doğuran ilk ana.
Doğa, sonunda her şeyi koynunda uyutan son ana. - Sessizlik, ölüm sessizliği bu, artık ölüm sessizliği perdesini germiş üstlerine, bastıkları toprağın üstüne.
- Biliyor ki rüzgar ve doğanın stranlarıyla düşecekler toprağa. Bu stranlar kefenleri olacak ve saracak onları.
- Ey tren,yüreğimin acısı,çaresizliğimin mekanı,bahtina sığınmışım,söyle nereye gidiyorsun...
- .... zaten hayat uyum ve uyumsuzluklar arasında gidip gelen bir salıncak degil miydi ?
- Eger edebiyat hayatın ve aydınlığın türküsünü okumayacaksa edebiyatın anlamı kalir mı?
- İnsan sevdiğine kavuştuktan sonra ekmeği olsun,ayranı hiç olmasın yemeği sadece darı olsun yorganı mavi gök olsun döşeği kuru yer olsun yastığı sert taş olsun torbası omzunda olsun torbanın dibi delik olsun yurdu buralar olmasın. Acem ve gavur ellerinde olsun Sevgilisi insanın istediği gibi olduktan sonra gün boyu avare olsun. Aşsız, katıksız, ekmeksiz olsun?