- "Evet, halkın maddi, manevi çektikleri, hep topraklar belli birtakım kimselerin elinde olduğundan ve halk, kan, ter...yoksulluk içinde çabalar, bunalırken, o belli kimselerin kanun, polis, jandarma kuvvetleri arkasında, eğlenceleri, cümbüşleri, keyiflerinin korunmasından ileri geliyordu. "
- Pencereleri açılmış meyhanelerde bitkin yüzler kansızlığın, mutsuzluğun simgesi halindeydiler.
- Toprak, yoksullar için gereklidir, halk topraksız, bunu alnının teriyle yoğurur; toprak asıl bereketini o terden alır...Toprak borçlu kalmamak için nimetini saçar; ürünü, meyveleri verir; bu alınan şeyler ortaya çıkar çıkmaz halka "Onlar senin değil !" derler; yabancı ülkelere gönderilir. Bunların paralarıyla da beylere, hanımlara elmas, Londra'dan kumaş, at, mükemmel koşumlar, arabalar alınır."
- "İşte aldandığınız nokta orası, ya!..." Biz dilimize dolamışız, savcı özgürlüğün koruyucusu, hakkın savunucusudur, vesaire vesaire; bunlar basma kalıp şeyler... Eskiden öyleydiler; fakat bugün bundan eser dahi yok. Bugün onların aybaşını hesaplamaktan, rüzgar deliklerinin tıkamaya bakmaktan başka işleri yok! Bunun için de gerekli olan, makamlarını tutabilmektir. Bu uğurda onlara, kimleri isterseniz izlettirebilirsiniz."
- Buralarda her şey, mükemmel bir düzen dahilinde, maddi bakımdan güçlendirici ve maneviyatı körleştirici bir etki yaratıyordu.
- ""Vaiz başka, tiyatro başkadır. Dine hürmetkar olmak için de ağlamalara, sızlamalara gerek yoktur. İnanmak yeterlidir, hayatın tadı daha iyi çıkar böylece. Bununla neşe ve coşku gelir.
- "İnsan," dedi, "Soysuz, aşağılık şey... Kendini açık, olduğu gibi gösterenlere bakar, aşağılık görür, geçer. Fakat kendini sahte, yalancı renklere sokanlara; zenginliği, mevki, gösterişli parlayanlara bayılır, kovalar ve artık kötü ile iyiyi ayırt edemez hale gelirsin."
- Zavallılar, ustaları da, işçisi de müteahhitleri de, zavallılar! Bunu doğal bir şey sanıyorlar. Evlerinde karnı burnunda kadınlar binbir yük altında ezilirken, çocukları gıdasızlıktan daha çocuklukta ihtiyar düşerlerken, hiçbir şekilde tam bir fayda sağlamayacak olan bu sarayı, ondan daha faydasız ve üstüne de aptal olan birkaç kişinin saltanat ve gururu adına canla başla yapıyorlardı...
- Gerçekte kendisi bir şeye inanmaz, iman etmez, bu halinden memnun yaşar, fakat yanlışlıkla halkın da kendisi gibi oluvermesinden ödü kopar ve hayatta halkı böyle bir felakete düşmekten korumayı en kutsal bir görev görürdü.
- İnsan kendi gözündeki merteği her zaman tam zamanında görebilse, ne kadar iyi bir yaratık olurdu!...