- Levin yüzünü buruşturdu. Reddedilmekle uğradığı hakaret yeni, taze bir yara gibi sızlattı yüreğini gene. Ama evindeydi şimdi. Evinde duvarlar yardım eder insana...
- Yolun iki yanında uzanan bahçelerde yaşlı ıhlamur ağaçları, yazlık evlerin damları ıslak ıslak parlıyor; sular dallardan neşeyle damlıyor, damlardan gene neşeyle akıyorlardı.
- Doğru söylüyordu. Anna, herhangi bir anda ona ne düşündüğü sorulsa, hiç yanılmadan şöyle karşılık verirdi: "Aynı şeyi, mutluluğumla mutsuzluğumu."
- ? Olabilir, dedi. Ama yaptığı iyilikleri kimsenin bilmemesi daha iyi olurdu.
- ? Can sıkıntısından hep dedi. ? Elbette can sıkıntısından. Öyle bir can sıkıntısı ki bu, hanımcığım, ne yapacağını, nereye sineceğini bilemiyor insan.
- Ne zaman ya! Zaman vardır, bütün bir ayını bir meteliğe verirsin; zaman vardır, yarım saatine paha biçemezsin... Öyle değil mi, Katenka? Niçin üzgün duruyorsun öyle?
- Ona göre bu dünyada yaşanacak en güzel yer köydü.
- Levin için köy vazgeçilmez bir dünya idi. Yaşamak da, sevinmek de, acı çekmek de ancak ve ancak köyde olurdu.
- Orada otlar yer yer sararmış, yol yol sürülmüştü.
- ? Niçin bir şey gelmiyor elinden? Denedin, kendince başarıya ulaşmadı deneyin, hemen boyun eğdin. Onuruna dokunmadı mı bu? Ağabeyinin sözünden birden etkilendi Levin: ? Onuru anlamıyorum ben, dedi. Üniversitede öğrenciyken integral hesaplarını arkadaşlar anladıklarını söylerlerdi bana; ama ben anlayamazdım. Burada onur vardı. Ama bu işte, belli yetenekleri olmaktan önce, kişinin inancı olmalıdır. En önemlisi de, bu işlerin çok önemli olduklarına inanmalıdır.