- "Gülüşündeki sıcaklığın yazla alakası yoktu. Gözlerindeki ateşte ısıtırken buzul yüreğimi, bilmeden yolumu kendine çeviriyordun. Bir çuval pirinçti kısacık ömrüm; içinden sadece siyah taşları ayıkladığım, ama beyaz taşların da olabileceğini bilmediğim... Açık bir yaraydı kalbim, içine acıların koşarak saklandığı... Sen yaralarımı bakışlarınla okşadın bilmeden. O gün, o eller beni kendi içimdeki karanlıktan, açık yaralarımın kan ağlayan aralığından da çıkardı. Hani bazen küçücük bir ana koca bir hayatı sığdırırsın ya... İşte şimdi koca bir hayat, o küçücük ana sığmaya hazır. Hadi uzat elini, sana gidiyoruz."
- "Sırf yoluna ışık olsun diye, sırf yüzünün karanlık yarısı aydınlansın diye yaktım içimdeki infilakın fitilini... Kendimi yok etmek pahasına seni çoğaltmak istedim. Gitmek istediğini baştan söyleseydin, bütün gitmeler senindi. Kaldın ve sana sadece kalbimi verebildim. Söyle; Senin neyine yetmedim?"
- "Aslında sosyokültürel anlamda birbirlerine hiç benzemiyorlardı. Ama aşk sana benzemeyeni sevmek değil miydi? Bunun tersi başkasında kendini sevmek anlamına gelmez miydi?"
- "Ben kalan olmaya boyun eğecek kadar korkağım, sen giden olmaya bu kadar cesaretli... Şimdi hangimiz daha güzel sevdi?"
- Gözümdeki damlalar, içimde kuduran nehirlerin zerrecikleridir. Gidişin öğretti bana; bazı aşklar aşka ihanettir! Ben ağlarım içten ve sessiz; sen, sana suskun sözlerimi gözlerimden iç. Her ayrılık her yarada aynı kanamazmış diyorum, derdimi dillendiriyorum; anlayan dinlemiyor, dinleyen anlamıyor. Yine ağlıyorum, yine kanıyorum. Soranlara gözlerden akan kalbin kanı diyorum.
- Hayat böyle... Kişiler değişse de yalanları aynı işte. Ama ucuz yalanların bedeli pahalıya mâl olurmuş sevgilim. Seni adam sanmakla ben en çok aşka ayıp etmişim. Söylediğin yalanlar belki benim belimi büker ama bil ki en çok ama en çok seni lekeler. Sonunda kirletilmiş bir ilişkiyi, bir tek ayrılık temizler.
- "Ben seni yazarak yaşıyordum, sen beni silerek öldürüyordun. Herkese bakıyor, ama bir tek seni görüyordum. Senin dilinden dökülünce adımı bile yeniden keşfediyordum. Sen benim yerde bulduğum gökyüzümdün. Bana verebileceğin tek şey, benim beklediğim herşeydi. Ah sevgili! Sen hiç, birini kimsenin olamayacak kadar sevdin mi? Neden mi? Çünkü helal olmayan her dokunuş, tenden çok ruhu kirletirdi."
- "Soğuk senden gelse de sensizlikten üşüyen ellerimi içimdeki yangında ısıtmayı da öğrendim. Anlayacağın, bildiğin gibiyim hala... Yani unutabileceğin kadarım..."
- Üzgün ve nefret yüklüydü Bukre. Gözlerindeki öfkeyi saklamadan, ?Üzgünüm?? dedi ona. ?Ama beni bu hale getirdiğin için değil; seni hak ettiğin hale sokamadığım için!? Fildişinden inşa ettiği aşk şimdi çürümenin tarihini yazan bir ahşaptı. Bukre ağlıyordu. Hiç konuşmadan yürüyorlardı. Akşamdı. Hiçbir şeyin yolunda gitmediği bir yoldaydı. ?Bir öykünün sonuymuşum meğer; daha girişinde kandırmışlar beni? diye söylendi kendi kendine ve sustu. Artık sonun sonuna gelmişti. Yürüdükçe susuyorlardı, sustukça daha ağır yürüyorlardı. Sevdiği adam dayanamayıp, ?Neden susuyorsun?? diye sordu. Bakışlarını kaldırımdan ayırmadan konuştu Bukre. ?Neden mi susuyorum?? dedi ve durdu. Kafasını kaldırdı, sevdiği adamın gözlerine son kez baktı. Geri geri bir iki adım attı ve yaşanan sonun son sorusunu sordu. ?Ya anlamazsan? #bukre
- Not: Bugün seni düşünmeden yaşayabilmeyi başardığım ilk gün. Hadi topla seni benden. Kalbim seni uğurluyor. Al bu yara sende kalsın. Artık beni acıtmıyor. Bazı Yaralar Sardıkça Kanar