- " İnsanoğlu böyleydi işte. Olmadığı gibi olduğunu düşünüp, kendini yüceltirken, aslında ne olmadığını çok iyi bilirdi. Ve insanlar asla ne olmadıklarını söyleyemezdi birbirlerine. İnsanlar arasında sessizce varılan hüzünlü bir anlaşmaydı bu. Herkes memnundu halinden. Tatlı yalanlarda kaybolmak, acı gerçeklerde kendini bulmaktan daha çekiciydi. "
- Kendini insanlardan soyutlanmış gibi hissediyordu bazen. Ya da bir uçurum çiçeği gibi... Aşkın çıkmaz sokaklarını ezbere biliyorken, ayrılığın geniş caddelerinde kayboluyordu tüm ilişkilerinde. Limandan ayrılan gemilerin geride bıraktığı ve git gide küçülen insanlar vardır ya hani... İşte o insanların öyle küçülürken içinde nasıl büyüdüğünü düşündü. "Gidişine bir aşk verdim onların" dedi içinden.
- "Biz hep soytarı gibi oyalanmaktansa, asilce terk edilmeyi seçenler olduk aşkta. Korkmadık böylesi yalnızlıklardan. Kendimize hep yakıştırdık bu terk edilişleri.Zaten hangi aşk doğru yaşanabildi ki değil mi?"
- "Yanlış aşklar yalnızlığın kapısıdır. Kendini aşk kılığında sunar ve bizi içeri davet eder. Yalnızlık hep şekil değiştirir Bukre! Yine kanarız, yine kanarız. Yalnızlık, bize aşktan daha aşıktır. Hep kendisiyle doldurur bizi. Evet, bir başınayız aslında ama yine de ölümcül yalnızlıklardan koruyor işte Allah."
- " Hep nereye gittiğimizi sorarlar; neden kaçtığımızı kimse bilmez. Bizi ya sevmezler, ya sevmezden gelirler... Bu yüzden ne iyileşir nede ölür bu yara. Sen bizi düşünme. Bitmiş değilim. Eksik öldüm sadece... "
- "Tükenişi soludum Bukre! Bir bitmişliği ciğere çekmek nedir bilir misin sen? Bir bitmişlikten hayat beklemek..."
- "Her gözyaşı yenilgi değildir. İnsan bazen daha fazla dayanabilmek için ağlar."
- "Yarın da sabah olacak. Bende batan güneş, sende nasıl doğacak?"
- " Çok kalabalıksınız. Yalnızlığım hiç birinize dokunmadan hüzünle geçti aranızdan. Anlamadınız. Çünkü çok kalabalıktınız. "
- Buzul bir mevsimde karşıma çıkan bir ateş çemberiydi gözlerin. Geriye kaçsam donacaktım. Derin derin baksam yanacaktım. Ellerimi tuttun. Ve avuçlarının, değersizliğimi unuttuğum tek sığınak olduğunu fark ettirdin bana. Kendime kavuştum seninle. Seninle tüm karanlıklara korkusuzca yürüyebilirdim artık. Gerçi benim korkum karanlık değil, ışığımın olmamasıydı. Ama artık ateşten gözlerin ve beni hayata bağlayan, sığınağım olan ellerin vardı. Bu güne kadar yaşamak istemediğim her şey ömrümü tüketiyordu; yaşamak istediklerimeyse ömrüm yetmiyordu. Gelmiştin işte! Gelişi gereğinden fazla ertelenmiş bir kahraman gibiydin.