- Kimisi bilmem der, bilir; kimisi bilir bilmezlenir. Kimisi bilmediğini bilmez, bilirim der; kimisi bildiğini bilmiyor zanneder. Bilmemeyi bilmekle bildiğini bilmemek aynı değildir. Kurtulanlar, bilmediğini bilenlerle bildiğini bilmeyenlerdir. Onlar birbirini bilir, birbirinden bilir, birbiriyle bilir. Ben dahi bildim, çünkü aşk işinde âşıkın maşûka vuslatı cümle aşıklara aşikâr olur...
- ...Yaratılışta kardeş, dünyada eşit ve eş olduğunu bilen insanların dünyasıydı İslamiyet. Kendi nefisleri için istedikerini ta yürekten başkaları için de isteyenlerin şiarıydı. Uzak iken yakın ve eş olanlar, birbirleriyle kardeş olanlar... Hakkı, doğruyu, güzeli yaymada ölümü göze alanlar, birbirlerine yalnızca Allah için yaklaşan, kaynaşan ve birleşenler... İyilikte yarışanlar, yarış içinde örnek hayatlar sürenler, birbirleri yerine ağlayanlar...
- Taze toprak kokusunun hüznünü kim kabullenebilir ki?!
- Zavallı, dünyaya eser bıraktığını zannediyordu ama hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan, sonunda hiç yaşamamış gibi ölen adamlardan bir farkı yoktu.
- sevgimi güneş yaparak onun buza çalmış kinini eritebilirdim, ama inkar ve şüpheleriyle nasıl başa çıkacağım?!.
- Alemde sevgiden büyük bir umut da ,sevgiden öte bir korku da yoktur.sevgiliden korkmak ,korkunun en yüksek derecesi ,sevgiliden umut etmek umudun en yüksek kertesidir . sevgilisi olmayan biri,yaşadığını sansa da yürüyen ölüden ibarettir!...
- dünya nimeti allahın düşmanıdır yunus. dünyalığı sevmek dostun düşmanı sevmesi gibidir.
- Aynı eşyalar kullanıldığı , aynı işler yapıldığı halde bir nakkaşhane ile bir zindan arasında ne büyük fark vardı. Birinde insan yaratılışının en estetik boyutta güzellik anlayışına kapı aralanıyor , diğerinde insan ruhunu en ziyade kıskaca alan insanlık dışı tavırlar sergileniyordu. Bir fakata yahut bir iğne , burada güzellikler yaratırken orada acı veriyordu. Burada bıçaklar güzelliği tıraş ediyor , orada güzel boyunlardan kan akıtıyordu. Orada aynı çengelleri kullananlara cellat , burada sanatçı deniyordu. İnsanın bir niyet ve düşünce ile anlam kazandığını düşündüm. Demek ki insanlar niyetlere göre iyi veya kötü , güzel veya çirkin olabiliyorlar , eşyaya bakış açıları da buna göre oluşuyordu. Ruhlarını şeytana satanlar ile Rahman'a adayanlar da iste bu ince çizgi ile birbirinden ayrılıyordu. Birileri zamanı çoğaltıyor , diğerleri harcayıp tüketiyordu çünkü. Birileri iyi şeylerle hayata anlam katarken , diğerleri hayatın kötülüklerine tapıyordu.
- "Tövbe de oğul!.. Atmak ne demek, bu yaşananlar... Allah... " "Sus!.. Bana Allah uydurup suçu O'na ama. Var mı, yok mu, bilmezken..." "Var olmasından mı endişelenirsin oğul, yok olmasından mı? " "Var olması da umurumda değil, yok olması da." "Anladım sen ona tutulmuşsun da kaçamıyorsun?!.. Ya varsa diye korkuyorsun? "
- "Özür dilemek bir erdemdir illa özür dileyecek sözü sarf etmemek daha büyük bir erdemdir. Akıllı ile deli arasındaki fark odur ki, biri bildiğini söylemez, diğeri söylediğini bilmez."