- Bir kişiyi gerçekten seviyorsanız onun sevgisini başka bir sevgi ile değiştiremezsiniz.
- Onunla ben pergel gibiyiz; iki başımız var bir bedenimiz. Çevresinde ne kadar dönersem döneyim, o beni ne kadar ararsa arasın, er ya da geç baş başa vereceğimiz günün geleceğini biliyoruz.
- O an, sevgiyi dokunuşun adı olarak yazdım ve yalnızca bir tırnağın diğer tırnağa değmesiyle bile arada fırtınalar koparabileceğini düşündüm...
- Demek ki sevgi bazen bir adın telaffuzunda gizlenebiliyormuş.
- Tereddüt eder insan bazı bazı. Şüpheye düşer sevdiğinden de sevildiğinden de. Gölge olmadan güneş, şüphe olmadan aşk olur mu? Bir insanı hafta da yedi gün yirmi dört saat aynı şekilde, hiçbir iniş çıkış yaşamadan sevmek mümkün mü? Hele seneler boyu. Mümkün değilse şayet neden bu kadar zorlanıyoruz sevdiğimiz insanları, sevmediğimiz anlar, hatta sevmediğimiz günler olduğunu kabul etmekte ? Keşke söyleyebilsek birbirimize dürüstçe : ''Seni seviyorum ama şu anda değil. Seni görmek istiyorum ama bugün değil.'' Keşke kırılmasak bunları duyduğumuzda.
- Ben sevginin ne olduğunu hiç durmadan anlamaya çalışıyorum. O benim için bazen ruhta parlayan bir güneş oluyor ; bazen o güneşte görünen bir ruh. Yani o henüz açıklanamayan bir şey. Hani şöyledir, böyledir denilemeyen bir şey. İnsan onu ancak hissederse tanır.
- Eğer şehri eğlencesiz bir film gibi uzaktan izliyorsa bir serçe, solgun günbatımlarının siluetine ağlamaktan yorulursa yolda ve dönemeden yuvaya düşüp ölürse yavrularına hasret; o zaman, işte o zaman sarsılır duvarları şehrin ve tekrar kurulmak üzere başlar yıkılmaya.
- Seherde bâğa geldi seyre cânân / Neler seyr eyledi bîdâr (uyanık) olanlar...?
- ``Doğruluk mu daha büyük meziyettir,yoksa yiğitlik mi?``diye sorar,cevap ne olursa olsun,``Bütün insanlar doğru olsaydı yiğitliğe lüzum kalmazdı!!`` derdi. (Sayfa39)
- Ben onu bir sevgili, bir canan sanmıştım; şimdi anlıyorum ki o benim cananım değil bizzat canım imiş.