- "Leyla, eğer ben ben isem nesin sen; yok sen sen isen ya neyim ben?!"
- Onların neşeli anları kederli zamanlarından; uzuntuleri de sevinçlerinden daha büyüktü. Görünüş te hemen hepsi mutlu idiler ama derinlerde bir yerlerde daima hüzünlere batmış insanlar hep böyle mi ?"
- Güneş gibi parlayan bir manayı size söyleyeyim mi?
-Ömür bin yıl da olsa ,bir gün kadar kısadır. - Sevgilinin gelişinin ayak seslerini duyarak kıyamete kadar yaşanabilir ama vuslata erdikten sonra gideceğinin korkusuyla hemen can verilirdi. Sonunda vuslat olan bir ayrılık, dertleri bile zevke dönüştürür ama sonu ayrılıkla bitecek bir vuslat sevinci kedere boğardı.
- Aşka inanmayan insanların dünyayı yöneteceklerini düşünüp ürperdim. İnsanların yüreklerinde titreyişler yoksa başkalarına karşı nasıl merhametli olabilirlerdi ki?!.. Sevgiden payını almayan yöneticiler ancak şiddet katabilirdi yaşlı dünyanın geleceğine.
- Hiçbir din yasaklamamış aşkı, hiçbir bilge yahut öğreti de. Ama biz kendimize yasaklamışız nedense.
- Hatıraları unutmak olanaksızsa; hatıralarda unutulmak kader olur.
- Fuzûlî aşkı anlatırken hep acıdan, elemden, ayrılıktan, yanmaktan, parçalanmaktan bahsediyordu. Aşk ayrılığının bir azap olduğunu söylüyor, sonra da azabın "a-z-b" kökünden türediğini, bunun da "lezzet"demek olduğunu söylüyordu. Demek ki aşkın azabında bir lezzet vardı ve dertleri zevk edinmeyince aşkın tadı çıkmıyordu.
- Insanlar hile ve üçkağıtçılıkta o kadar ustalaşmışlar ki şeytanın bu konudaki şöhreti unutulyp gitmiş.
- Üff!...Kafam karıştı.Alkala sen kimsin? Ve ben seni neden seviyorum?