- Gül gül dedi bülbül, gül gülmedi gitti,
Bülbül güle, gül bülbüle yar olmadı gitti. - Ezel bezmi (ruhlar alemi) öyle bir meclis idi ki , orada yan yana olanlar,yakın olanlar,birbirlerini görenler,birbirleriyle konuşanlar ; bu dünyaya geldiklerinde de birbirleriyle yan yana ve yakın olur,buluşur veya konuşurlar.İnsanlar arasındaki çağ farkları,uzaklık ve yakınlıklar ile biganelik(ilgisizlik) ve aşinalığın temeli işte o ezel gününe dayanır.
- Madde aleminin dört temeli nefislerimizin dört derecesidir. Bütün kötülüklerin kaynağı nefs-i emmaremiz ateşe, yaptığımız kötülüklerden sonra kendimizi kınayan nefs-i levvame havaya, iyi ile kötüyü ayırmamızı sağlayan nefs-i mülhimme suya ve bizi kötülüklerden arındıran nefs-i mutmainnemiz toprağa benzer. Nefsin hangi surette sana hükmetmeye kalkarsa, o suretin eşiti olan unsuru bedenine tatbik et. Nefsin günah olanı işleme arzusundaysa elini ateşe değdir; dayanabiliyorsan o günahı da işle. Kendini kınamak istersen havaya ve rüzgara karşı oturup düşün. Kötülükten iyiliğe geçmek için suyla arın ve abdest al. Bütün kötülüklerden arındığın vakit bedenin toprak olmaya hazırdır. Çünkü ancak varlığımızı toprak ettiğimiz vakit manamızın hakikatine erebiliriz.
- Mirac seven ile sevilenin vuslatıydı. Taif'te kalbi kırılan cana, Cânân'ın lütuf ve ihsanıydı. Ama anlamadığım oydu ki, bir âşık, mâşuka varınca neden geri dönsündü? Sevgilinin kapısına erişince geri dönmek âşıklığı zedelemez miydi? Gaye, sevgiliye varmak ise, vuslattan sonra hasreti kim isterdi? Ama gülüm istemişti. Bütün salih kardeşlerini, Cebrail'i, kendi hamuru olan nuru, kısaca öz vatanı bırakıp yeniden gurbete gelmişti? Düşündüm ve onun bütün insanlardan ve diğer nebilerden neden daha üstün olduğunu anladım. O, garipler garibi arkadaşları için Sevgili'den ayrılmıştı. O inananlarını ateşten korumak için kendini yeniden Kureyş ateşlerinin içine atmıştı. O vahyi tamamlamak, sözü mühürlemek üzere ülvi âlemden süfli âleme tenezzül buyurmuş, ümmeti için yapabileceği en büyük fedakârlığı yapmıştı. Üstelik paha biçilmez bir hediye getirerek. Öyle bir hediye ki hakiki Sevgili'nin aşkıyla bütün arkadaşlarına tek tek yanma fırsatı sunuyor, o aşkın alınlarında nur olarak parlamasına zemin hazırlıyor, günde beş kez Sevgili'yle buluşma imkânı tanıyordu. Hangi yüce sevgili günde beş kez aşığına buluşma vaat eder ki?
- Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok.
- İnsanın kederli günde kendisiyle birlikte üzülecek bir dostu olmalı.
- Tabiatta herhangi bir şey haddini aşınca zıddına dönüşür.
- O'na aşk nedir diye sorsalar, tek bir cevap veremeyecek kadar aşk içindeydi.
- Hatıraları unutmak olanaksızsa; hatıralarda unutulmak kader olur.
- "Aşk ile öyle sarhoş olmuşum ki artık bilmiyorum dünya nedir?
Ve bilmiyorum, ben kimim; bana bu içkiyi sunan da kim; içki ve kadeh nedir ?!"