- Okumak?.. Artık bunları hepsinden nefret ediyordu. O şairler, o sevgili kitaplar, bunlar bütün yaşanmış yahut yaşamaktan yorulmamış adamların sahte şiirleri, sahte felsefeleriydi. Bütün şiir ve felsefe işte şu dakikada onun bu acı ve ümitsizliğindeydi.
- "...Bugün dizinin, senin zavallı zayıf dizinin üstünde ağır çeken bu başın, bilsen, o çocuk başından ne kadar farkı var! Bu çocukla o çocuk arasında kırılmış, parçalanmış bir hayat duruyor."
- İnsan, üzüntülü ve sevinçli zamanlarında kalbinin dayanamayacağından fazlasını duyarlı bir kalple bölüşmek ister...
- Onun alemi; işte şu yavaş yavaş açılan beyninin içinde, mai bir sema, o mai semanın içinde birçok gülümseyen ümit yıldızlarından ibaretti..!
- Sevmek, sevmek istiyordu. Hayatında yalnız bu eksikti: fakat hayatta her şey bundan ibaretti. Sevmek, evet, saadet yalnız bununla elde edilebilirdi...Sevmek istiyordu, hummalar içinde mecnunca (delice) bir aşk ile sevecek bir mesut olacaktı... Nefes alamıyor, boğuluyordu; bu mezardan çıkmak, yaşamak, sevmek istiyordu...
- Kaç kere bunu söylemek için cesaret etmek istemişti, fakat kendisini meneden bir şey vardı. Zannediyordu ki, onu söyleyecek olursa Behlül gülecek, eğlenecek, bütün etraftan, bu çamların arasından alay kahkahası patlayacak, ona: Lakin çocuk! Seninle eğlendiler, diyecekler. O zaman..? O zaman artık ölmek lazım gelecek...
- Çocuklukta hep böyle değil midir..? Hatıralar hava ve zaman tesiriyle yıpranmış, delik deşik olmuş bir sahife şeklinde kalır...
- İnsanlar tuhaftır! Fena bir şey yapmakta olduklarını hissedecek olurlarsa mutlaka en evvel vicdanlarını susturacak bir sebep bulurlar.
- Aman ya Rabbi! Sevmek bu muydu?.. İnsanı guya bir mengene içinde sıkıp sıkıp da birisinin ayakları altına ezik, bitik, can çekişerek atmak isteyen bir öldürücü şey, sevmek bu muydu?..
- İnsanlar ne kadar büyürlerse büyüsünler, ne kadar ihtiyar olurlarsa olsunlar yine bazı dakikalar vardır ki annelerine sokularak çocuk olmak isterler.