- Bu hayatta kimseye hiçbir şeyi tam olarak anlatamayacağını anlamıştı. Biri için ölüm kalım meselesi olan, diğerinin gözünde toz kadardı.
- Müslüman aşağılamak, İngiltere'de ,kriketten daha popüler bir spor haline gelmişti. Herkes oynamak istiyordu. ( 11 Eylülden sonra)
- Kişinin benliğini kırmanın birinci şartı sopalarla dövmek değil,sahip olduğu adı reddetmekti. Sonra da yeni bir ad koymak. Sahip, ad koyandı.Evcil hayvanına ad veren bir çocuk ya da sırf kendilerine göre doğuda diye koca bir coğrafyaya Doğu diyen ve bu adı orada yaşayanlara da kabul ettirmiş olan Amerikalı ve Avrupalılar gibi.
- Travmatik olan hayattı. Hepsi. Bütün hayat. Her şey. Özellikle de,travmatik gibi durmayan ne varsa. Doğmak gibi.
- Çünkü hayat aşırı bir süreçtir,çünkü dünya aşırı bir yerdir ve ikisinin de hak ettiği, suratlarının ortasına inen aşırı şiddetli yumruklardır.
- Ve dava uğruna değil de kendi adına ölmüş olanlar hiçbir işe yaramıyordu.
- Kime aittir nefesin, bilmez misin ? Toprağa girene kadar üstünde secde etmez misin ? Ne yalan ne riya ne de şehvet İntihardır, Allah'a tek ihanet
- Manzaradan değildi cam kenarını sevmesi. Yanında bir insan az olması demekti. Öğreniyordu Derdâ. Ne kadar az o kadar iyi.
- Babası yoktu. Gitmişti. İstanbul'a. On iki yıl önce. Annesini hamile bıraktıktan dört gün sonra.Bir daha da dönmemişti. Ama en azından insaflı davranmış ve karısını yalnız değil,hamile bırakmıştı. Allahın,imamın ve iki şahidin huzurunda evlenmişler,dolayısıyla herkes gidince bir Allah kalmıştı.
- "İnsanın, kendi gardiyanı olduğu bir hapishaneden kaçması çok zordu! Ama elbet başaracaktım."