- İnsanlar tarihin yaprakları arasında kaldılar, bu gördüklerinin hepsi birer karikatürden ibaret.
- Düşmanlarımızın en yaygaracısı olan Fransızların bile itiraf ettikleri bu Türk kahramanlığı ve bu kahramanlığın doğurduğu Çanakkale destanı acaba unutuluyor mu?
- Görüyorsun ki eller kendi şerefsizce yenilen ölülerine bile nasıl saygı gösteriyor, onların başına ne büyük taşlar dikiyor... Sana gelince: Senin ölüme göz kırpmadan bakan şerefli şehitlerinin hâlâ âbidesi yok!...
- İstanbul?da tımarhanelik bir çılgın sevdiği bir Yahudi kızını öldürdüğü zaman, kızın cenaze merasimini Türklere düşmanlık nümayişi şekline sokan ve hatta Türk ordusuna uşaklık eden ( çünkü Yahudi hiçbir zaman asker olamaz) askeri üniformalıları da dahil olduğu halde ?Kahrolsun Türkler? diye bağıran aynı hain Yahudilerdir.
- Turancılık ülküsü... Bizi kurtaracak ve yükseltecek biricik yol... İradesi zayıf olanların, damarlarındaki kan öz Türk olmayanların korktuğu uzun yol.... Hangi ülkü emeksiz, kansız, barutsuz ve demirsiz elde edilmiştir? Anadolu sevgili yurttur. Fakat Anadoluculuk ülkü olamaz. Ülkü asırlara bakan, hayal âlemine benzeyen, korkunç yollardan sonra varılabilecek bir KIZIL ELMA?dır. Bütün insanları birleştirmek gibi saçma bir rüyanın ardında koşanlar, yahut para öğendiresiyle dürtüşlenip koşturulanlar, tarihte birkaç defa birleşmiş olan Türklerin yeniden birleşmesi düşüncesine güledursunlar. Bu gülüsün ardında kendi melezliğinin yahut gayrıtürklüğünün korkusunu duymak vardır. Dünyada Türk olan bir insan için bütün Türkleri bir görmekten tabii ne olabilir?... Bütün Türkleri bir görmek istemeyen Türk olmayanlardır.
- Kınında çok duran kılıç paslanır... Türk kılıcı paslanmamalıdır.
- Fakat bu âbide bakımsızlıktan az çok harap. Hey gidi koca Çanakkale hey! İtalyanlar da kancıkça Trablusgarb?a saldırdıkları zaman yine seni zorlamışlardı, fakat senden zorla geçmenin imkanı var mı? İşte onların daha kabadayıları da sana saldırdılar ve onlar da aynı dersi aldılar... Yarın da belki daha kabadayıları gelecek... Onlara da biz aynı dersi vereceğiz... Çanakkale, sen yabancılara tarihin ebedi bir ihtarı halinde kalacaksın... Onlar senin ufuklarında daima Tekin değildir levhasını görecekler.
- KAHRAMANLIK Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir. Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir; Kahramanlık: Saldırıp bir daha dönmemektir. Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından Koşar adım gitmeli onların arkasından. Kahramanlık: İçerek acı ölüm tasından İleriye atılmak ve sonra dönmemektir. Yırtıcılar az yasar... Uzun sürmek doğanlık... Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık; Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık; Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir. Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, Ne de güneşler gibi parlayıp sönmemektir. Bunun için ölüme bir atılış gerektir. Atıldıktan sonra da bir daha dönmemektir...
- Musavver becerikli elleriyle ekmek isini başarırken bugünkü Türk kadınını düşünüyordum: Bugünkü Türk kadını dünü tamamen silkip atmış değildir. Bugünün Türk kadını ?dün yok, yarın var? diye haykıran cılız varlık değildir. Türk kadını kalemini, kafasını kullanmayı bildiği gibi sırasında da sırtında cephane taşımayı, kahpe kursun yaralarını onarmayı ve yiğit Türk çocuklarını yetişmeyi bilen yüksek bir yaratılıştır. Bugünün Türk kadınını ?beşikteki Türk çocuklarını sulh ninnileri söyleyerek büyüteceğiz? diyen Aliye Esat Hanım gibiler temsil etmez.
- Türk topraklarının öz oğlu, kahramanlığın ta kendisi olan Mehmet Çavuş gösterişsiz ve bozuk bir taşın önündeki mütevazı toprağın altında yatıyor. Kendi topraklarımızın üzerinde yendiğimiz düşmanın göğe baş kaldırmış âbideleri yükselirken kahraman Mehmetçiklerden biri olan Mehmet Çavuş dünyadaki mütevazı hayatına çok benzeyen şimdiki yerinde sonsuz uykusunu uyuyor. Mehmet Çavuş?un türbesini görünce ve bu bakımsızlık ve gösterişsizliğin karşısında irkildim. Çok acı şeyler söylememek için haydi şöyle diyeyim: Ey dünya... Sen çok kansız ve çok nankörsün...