"Yüreğini kolla, ölmeden çürüyorsun..."
... Çünkü erkeklerin en büyük özelliği, doyduktan sonra açlığı inkâr etmeleriydi.
Üzüntü duyma gereksinimi, yıllar geçtikçe bir tutkuya dönüşüyordu. Yalnızlığı içinde insancıl oldu.
"Yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı."
"İnsanın yaşadığı değildir hayat, aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır"
İnsanlar bir kere doğmazlar. Bu iş annelerinin onları doğurduğu gün bitmez. Fakat hayat yeniden ve yeniden onları kendilerini doğurmaya mecbur eder.
''...Yüreğini kolla Aureliano, ölmeden çürüyorsun.''
doktor dionisio iguaran ",bizlerden daha saglikliydi ;ama insa onun gogsunu dinleyince yureginin icinde fokurdayan gozyaslarini duyabiliyordu".
?Birisi, kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve oluk oluk kanama başlıyor yeniden? birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor. o yüzden değil mi, içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta tedirgin ve gergin dolanmalarımız? -anlatsam mı, anlatmasam mı?- kararsızlığımız, -bu sevgi beni acıtır mı?- kuşkularımız..?
Şöhret çok şişman bir hanımdır, hiçbirimizle yatmaz, ama uyandığımızda hep yatağın karşısından bize bakmaktadır.
Aldous Huxley
Lale Müldür
Nahid Sırrı Örik
Bertrand Russell
Cemil Kavukçu
Albert Camus
Cemil Meriç
Celal Şengör
Tarık Tufan
Oya Baydar