Gabriel Garcia Marquez Sözleri ve Alıntıları - AlıntıSöz

Gabriel Garcia Marquez Hakkında

Gabriel Garcia Marquez Kolombiyalı yazardır (Magdalena/Aracata 1928). Bogoto'daki Ulusal Üniversite' nin Hukuk Fakültesi'nde okudu ve hemen gazeteciliğe başladı. Bazı taşra gazetelerinde mizah yazıları, sinema eleştirileri, röportajlar yayımladı. İlk romanı ona beklediği ilgiyi getirmedi: la Hojarasca (Yaprak Fırtınası) 1955. Aynı yıllarda yazdığı (1955-1959) romanlar da yayım olanağı bulamadan bir süre elinde kaldı: Albaya Kimseden Mektup Yok (El Corlonel no Tiene quien la Escriba) 1961, Los Funerales de la Mama Grande (Büyük Ananın Cenaze Töreni) 1962, la Mala Hora (Kötülük Saati) 1962. Özgürlüğünü elde tutabilmek için Küba Komünist Partisi'ne bağlandı (1961), çalıştığı ajanstan ayrılarak Mexico'ya yerleşti, en büyük eserine emeği orada verdi. Yalnızlık (Cien Anos de Soledad) 1967. Düşsel ama gerçeğin bütün öğelerini taşıyan Maconda Kasabası'nda birkaç kuşaklık bir ailenin öyküsü yazarına büyük saygınlık, eserine geniş bir ilgi sağladı, kısa sürede 17 dile çevrildi, yayıldı. Bir Kayıp Denizci'nin (Relato de un Naufrago) 1970, ardından kendisinin de "şiir-roman" diye nitelediği Başkan Babamızın Sonbaharı (El otono del Patriarca) 1975 çıktı. Ülkesindeki demokrasi dışı yönetimlere karşı özgürlükçü ve eşitlikçi, haktan yana düşüncelerini savunduğu için (Alternative dergisi, 1974-1979) sindirilmek istendi; yurtdışında yaşarken barış ve insan hakları için etkin ilişkiler sağladı. Sonunda Kırmızı Pazartesinin (Cronica de una Muerte Anunciada) 1981, yayımı gerçek bir olay oldu. Kolombiya'da 1.150.000 baskı kısa sürede tükendi, aynı yıl 32 dile çevrildi ve yayımcılık tarihinde rekor kırdı. Ardından 1982 Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı.

Öteki eserlerinden: Bir Kayıp Denizci (1982), Sevgiden Öte Sürekli Ölüm (1983), Kolera Günlerinde Aşk (l'Amour au temps du cholera) 1987.

Bütün Latin Amerika romancıları gibi Marquez de önce yerli ve ulusal, sonra evrensel olmayı başarmış kalem ustalarındandır, asıl özelliklerinden biri de dilinin bütün zenginliklerini bilip kullanması, düzyazıda bile şiirin yüce gücünü sağlayabilmesidir.