- İçimde yaramı boyuna kurcalayıp verdiği acıdan zevk alma ihtiyacı vardı ki, felaketimin büyüklüğünün bilincine varmak zevk veriyordu. Yılların beni bu köşeyi de arayacak hale düşürmesi ihtimalinden dehşet duyuyordum; insanın, ne derece büyük olursa olsun her türlü felakete alışıverdiğini daha o zamanlar sezmeye başlamak da ürkütüyordu beni.
- İnsan, özgürlüğü uğrunda neyi vermez ki? Boğazına ip geçirilmiş hangi milyoner bir soluk hava için milyonlarını feda etmez?
- Tanrım! İnsanca davranış, senin kulun olmaktan çıkmış birini bile tekrar insanlaştırabilir.
- Tutkusu, onu dış hayat karşısında bir çocuk kadar aciz yapmış; bir gün, insanlar arasında kendisi için bir yer bulamayacak hale gelmişti. Bilim, bazı becerikli kimselerin elinde bir kazanç kaynağı olur. Ordinomun bilim tutkusu ise kendine doğru çevirdiği bir silahtı.
- Doğada da böyle değil midir? Boğucu sıcak bir günde, gök birdenbire kararır, fırtına, kavrulmuş toprağa su, ateş püskürtür, zümrüt rengi dallar, inci taneleri gibi yağmur damlalarıyla dolar; otlar, çimenler birbirine karışır, çiçeklerin narin başları yere eğilir. Bütün bunlar, güneşin ilk ışıklarıyla hepsinin başını doğrultup, canlanarak, yeniden hayata kavuşmanın verdiği sevinç içinde görkemli, tatlı kokularıyla gökleri, güneşi selamlamaları içindir.
- Kimsin sen? Kimsin, nerden geldin güzel meleğim? diye boşandı. Gökten mi inip bana kavuştun? Düş görüyor gibiyim. Gerçekten varolduğuna inanamıyorum. Darılma bana, bırak her şeyi söyleyeyim. Uzun uzun konuşayım. Evet kimsin sen, tatlı ruhum? Kalbimi nasıl keşfettin? Anlat bana. Ne zaman kardeşim oldun? Her şeyi anlat. Bu zamana kadar neredeydin, oturduğun yerin adını söyle, orada sevdiğin, hoşuna giden, özlediğin neler var, havası sıcak mı, göğü berrak mıydı oranın. Sevdiklerin, seni sevenler, ruhunu ilk uyandıran kimlerdi? Küçükken seni sevip nazlandıran bir annen var mıydı, yoksa hayata benim gibi kimsesiz olarak mı geldin? Söyle, her zaman şimdiki gibi miydin? Ne düşler görürdün, geleceğin için neler kuruyordun, hayallerinden gerçek olanlarla, olmayanları, her şeyi, her şeyi anlat. Genç kız, kalbin ilk olarak kimin için sızladı, ne uğruna verdin onu? Ya ben sana onun için, senin için, ne verebilirim, söyle. Kalbini nasıl, neyle kazanayım güzel sevgilim, nurum, kardeşim, söyle!
- Nasıl oluyor da akıllı bir adamın söylediği sözler, onun kafasında kalan şeylerden daha budalaca oluyor?
- En büyük düşünce bütün küçük düşünceleri yutuyordu.
- Bir insan için ne zaman olursa olsun yapılacak bir iş bulunamıyacağını aklıma bile getiremem! İnsanlık için yapılması gereken her şeyi yapın, ötesi için üzülmeyin. Çevrenize bakacak olursanız yapılacak işler o kadar çoktur ki buna bir ömür yetişmez.
- Herkesin tabiatı bir olmaz; bir çoklarında mantığa dayanan bir sonuç, bazen kuvvetli bir duyguya çevrilerek o insanın bütün varlığına hàkim olur, bunu da savmak yahut değiştirmek çok güçtür. Böyle bir insanı tedavi edebilmek için böyle olaylarda asıl bu duyguyu değiştirmek gerekir ki bu da ancak aynı derecede esiri olan bir duygu ile değiştirmekle olabilir. Böyle bir şeyi yapabilmek daima zordur, çoğu zaman da imkânsızdır.