- ?- Şimdi neden hiçbir iş yapmıyorsun? - Yapıyorum. - Ne yapıyorsun? - İş yapıyorum. - Ne işi yapıyorsun? - Düşünüyorum.?
- O anda çekilip gitsem iyi olurdu, ama tuhaf bir duyguya kapıldım. Kadere meydan okumak, şansımla alay etmek istedim.
- Gideceği yer uzak değildi. Evinin kapısından oraya kaç adım yolu olduğunu bile biliyordu. Tam yedi yüz otuz adım. Derin hayallere daldığı bir gün saymıştı adımlarını. O zamanlar kendi de inanmıyordu bu hayallerine, yalnızca onların çirkin, ama çılgın çekiciliğiyle kendini heyecanlandırmaya çalışıyordu. Şimdi ise, aradan bir ay geçtikten sonra olaya başka gözle bakmaya başlamıştı. Dahası, kişisel güçsüzlüğü, kararsızlığı yüzünden kendine kızması- na karşın, ?çirkin? hayalini farkına varmadan, inanmasa bile, kendisinin bir girişimi gibi görmeye bile alışmıştı. Şimdi de girişiminin denemesini yapmaya gidiyordu. Heyecanı attığı her adımla giderek artıyordu.
- Gideceği yer uzak değildi. Evinin kapısından oraya kaç adım yolu olduğunu bile biliyordu. Tam yedi yüz otuz adım. Derin hayallere daldığı bir gün saymıştı adımlarını. O zamanlar kendi de inanmıyordu bu hayallerine, yalnızca onların çirkin, ama çılgın çekiciliğiyle kendini heyecanlandırmaya çalışıyordu. Şimdi ise, aradan bir ay geçtikten sonra olaya başka gözle bakmaya başlamıştı. Dahası, kişisel güçsüzlüğü, kararsızlığı yüzünden kendine kızmasına karşın, ?çirkin? hayalini farkına varmadan, inanmasa bile, kendisinin bir girişimi gibi görmeye bile alışmıştı. Şimdi de girişiminin denemesini yapmaya gidiyordu. Heyecanı attığı her adımla giderek artıyordu.
- Bütün yıl okşadım durdum karımı, Bütüüün yıııl okşadım durduuum karımııı.
- Kalabalığa alışık değildi Raskolnikov. Yukarıda söylediğim gibi, özellikle son zamanlarda insanlardan iyice kaçar olmuştu. Ama şimdi ansızın bir şey insanlara doğru itmeye başlamıştı onu. Ruhunda yepyeni bir oluşum gerçekleşmişti sanki. Bir yandan da insan özlemi doldurmuştu içini. Bir aydır aralıksız süren dayanılmaz sıkıntılarından, karanlık düşüncelerinden öylesine bitkin düşmüştü ki, nasıl olursa olsun, başka bir dünyada bir an bile olsa, soluk almak istiyordu. Bu nedenle de, bulunduğu ortamın iğrençliğini umursamadan oturuyordu burada.
- Kimi zaman hiç tanımadığımız bir insanla karşılaşırız, ilk bakışta içimizde bir ilgi duyarız ona karşı. Tek sözcük konuşmadan, bir anda olur bu.
- Doğuştan olan duygularınızın soyluluğunu yoksullukta koruyabilirsiniz. Ama sefalette hiç kimse, hiçbir zaman başaramaz bunu. Sefalette, daha bir gurur kırıcı olsun diye insanların arasından sopayla kovalamazlar sizi de, süpürgeyle süpürür atarlar. Doğrusu haksız da değildirler.Çünkü sefalete düştüğümde önce kendim aşağılamaya hazırlarım kendimi.
- Bildiğiniz gibi, her insanın hiç değilse gidebileceği bir yeri olmalıdır. Çünkü öyle zaman olur, insan gidebileceği hiç değilse bir yere çok gereksinim duyar
- Çevrenize bakın bir kere: kan gövdeyi götürüyor, hem de keyifli keyifli, şampanya gibi akıyor.İşte size Buckle'ın da yaşadığı on dokuzuncu yüzyılımız. İşte büyük Napolyon ve bugünkü Napolyon. İşte Kuzey Amerika'nın ebedi birliği. İşte nihayet karikatür gibi Schlezwig Holstein... Medeniyet neyimizi yumuşatmış? Medeniyetin insanda duygu çeşitlerini artırmaktan başka işe yaradığı yok.