- Küçük de olsa, dışarıdan gelecek bir olayın hayatımı değiştirmesini bekliyordum.
- Niçin ,en olgun,en iyi insan bile başkalarından bazı şeylerini saklıyor?Eğer gizli sırlarımızın rüzgârla birlikte etrafa saçılmayacağını biliyorsak,niçin içimizden gelenleri olduğu gibi dosdoğru söylemiyoruz? Neden herkes olduğundan daha sert gözükmeye çalışıyor? Bir insan,içini içtenlikle ortaya dökmeyi neden duygularına bir hakaret olarak kabul ediyor?
- Ulu tanrım! O ne uzun, ne mutlu bir ?an'dı! Bir insana ömrü için böyle bir an yetmez mi?
- Evet, eğer elim titriyorsa bu onun daha önce hiç böyle sizinki gibi güzel, küçük bir el tutmamış olmasındandır.
- Birini ararsınız düşünürsünüz derin derin. Cevap bulmaya zorlarsınız kafanızı. Ve bir anda her şeyi anlarsınız. Ama o an hemen geçer; belki de ertesi gün gene aynı dalgın bakışlı, solgun yüzlü, hareketlerdeki aynı ürkeklik, bezginlikle, hatta bir anlık taşkınlığından dolayı duyduğu pişmanlıkla, aynı tasayla, aynı hüzünle karşılaşırsınız. Bu bir anda gelip geçen güzelliğin neden böyle kısa ömürlü olduğunu ve artık bir daha dönmeyeceğini içiniz burkularak düşünür, sevmeye bile vakit bulamadığınız bu aldatıcı, bir işe yaramaz güzelliğe ta derinden kırılırsınız
- Hatırlıyor insan! Ve o zaman da hayallerin hüzünlü ve yaşamanın eskiye göre daha iyi olmasa da hem daha kolay, hem daha rahat olduğunu, şimdi üzerine yapışan bu kara düşüncenin o zaman olmadığını hatırlıyor insan; bu vicdan azaplarının, gece gündüz rahat vermeyen karamsar, iç karartıcı azapların olmadığını. Ve kendine soruyorsun: nerede hayallerin? Ve başını sallıyor, şöyle diyor: Yıllar ne çabuk geçiyor! Ve yine soruyor kendine: Ne yaptın bunca yılı? En iyi zamanlarını nereye sakladın? Yaşadın mı yaşamadın mı? Baksana, diyor kendine, baksana, yeryüzü nasıl soğuyor. Daha yıllar geçecek ve peşinden kasvetli yalnızlık gelecek, bastonlu, titrek yaşlılık gelecek, peşinden de sıkıntı ve bunaltı. Fantastik dünyan ağaracak, donacak, hayallerin kaybolacak ve ağaçlardan düşen sarı yapraklar gibi dökülecek? Ah, Nastenka! Sonuçta hüzünle yalnız kalır insan, tam anlamıyla yalnız ve hatta yazıklanacak bir şey bile olmaz- hiç tam olarak hiç. Çünkü kaybolup giden her şey, her şey hiçtir, aptalca, yuvarlak sıfır, yalnızca hayaldir!
- Bazı garip dostluklar vardır. İki dost ellerinden gelse birbirlerini yerler ya, yine de içtikleri su ayrı gitmez ömürleri boyunca. Birlikte olmadan edemezler. İkisinden biri aklına esip de bu dostluk bağını koparayım dese, hemen ertesi gün yatağa düşer, belki kederinden ölebilir bile.
- Bir hayat sona erer, başka bir hayat başlar ve sona erer, sonra bir üçüncüsü başlar ve bu böylece sürüp gider. Hayatın her bitişi sanki bir makasla kesilmiş gibidir. Size ne kadar eski masal söylüyorum, görüyorsunuz; ama, bu masalın için de gerçeklerin büyük bir payı var.
- - Sizin düşüncenize göre, insanları intihardan vazgeçiren nedir?, Dalgın dalgın bana baktı. Sanki neyin hakkında konuşmakta olduğumuzu hatırlamaya çalışıyordu. - Korkarım ki, henüz çok az bilgim var. İnsanları önleyen iki neden var. İki şey. Sadece iki. Biri çok küçük ve diğeri çok büyük. Fakat, küçük olan da büyüktür. - Küçük dediğiniz nedir? - Acı. - Acı mi? Bunun böyle bir olayda, bu kadar önemli olduğuna inanıyor musunuz? - Hem de en önemlisi olduğuna. İki çeşit insan var. Büyük bir, keder ya da öfkenin etkisiyle intihar edenler ve deliliklerinden ötürü intihar edenler, ki bunlar birden yaparlar. Acıyı pek az düşünürler; fakat aniden yaparlar. Ama, diğerleri, yani akli başında olanlar çok düşünürler.
- - İnsanoğlu hayatı sevdiği için ölümden korkar.