- Ayrıca, insanın hayatı bazen bilinçli, bazen bilinçsiz olarak, bazen aldatıp, bazen aldanarak sürüyor.
Her kişinin anılarında sadece dostların söyleyebileceği, herkese açamayacağı yanlar vardır. Hatta dostlarına bile söylenemeyecek olan, insanın yalnızca kendisine söyleyebileceği sırları da olur. Bunların dışında, insanın kendine bile açamayacağı sırlar da vardır. Bunların, sahibinin onuru ölçüsünde artacağını söyleyebiliriz. - "Ağladılar mağladılar ama yine de alıştılar..İnsan denilen şu aşağılık yaratık neye alışmıyor ki .."
.
.
Ya ben yanılıyorsam,ya insanoğlu gerçekten de aşağılık bir yaratık değilse? Yani genel olarak bütün insan soyu,demek istiyorum.. - Doğrusu, her şeyimiz, bilimimiz de, sanatımız da, toplum düzenimiz de, insanlığımız da, görgümüz de, her şeyimiz oradan, kutsal mucizeler ülkesinden alınma! Yaşayışımız, daha çocukluktan başlayarak, Avrupa dünya görüşüne, geleneğine göre düzenlenmiştir. Hangimizin gücü yeterdi bu gidişe karşı koymaya, bu baskıyı yenmeye? Niçin hala tam Avrupalı olamadık? Çünkü (sanırım bu konuda herkes, bazıları seve seve, tabii bazıları da diş bileyerek, herkes kabul edecektir bu görüşümü) evet, hala tam Avrupalı olamadık, çünkü olabilecek kadar olgunlaşmadık daha. Ama bu bambaşka bir konudur. Benim demek istediğim, bizlerin böylesine güçlü etkiler altında bile Avrupalılaşmadığımızdı. Aklım ermiyor buna.
- Ama durum değişti şimdi. Petersburg da aldı payına düşeni. Artık büsbütün Avrupalılaştık, büyüdük. Gvozdilof bile inceldi; sopa atmak gerekince kibar kibar vuruyor şimdi, bir Fransız burjuvası gibi davranıyor. Hele biraz daha zaman geçsin, güney eyaletlerinde yaşayan bir Kuzey Amerikalı gibi, zencilerle ticaretin gerekliliğini bildiriyle savunmaya kalkışacaktır. Şu bildiriyle savunma işi de Amerika'dan Avrupa'ya büyük bir hızla yayılıyor zaten.
- Çıkarının nerede olduğunu bilen bir insandır, burjuvadır.
- Hayat bazen ölümden daha acı verici değil mi Makar Alekseyeviç?
- İnsan kimi zaman başucundaki kitapta kendi yaşamının dile getirildiğini göremiyor.
- Mutsuzluk bulaşıcı bir hastalıktır.
- Duvarı yıkmaya gücüm yetmiyorsa kendimi parçalayacak değilim elbette. Ama önümde duvar var diye boyun eğmeyi de kabullenemem.
- İnsan gelgeç gönüllü, bir dalda durmayan bir yaratıktır. Belki de satranç oyuncuları gibi amaca ulaşmayı değil, amaca giden yolu sever...