- Kimi günler sabah erken aceleyle daireye giderken kentin görünümüne, uykudan uyanışına, ayaklanışına, bacaların tütüşüne, sokakların canlanışına dalarım. bu görünüm karşısında küçülmüş hissederim kendimi.
- Asıl üzücü olan, aynı evde oturan varlıklı adamın kulağına hiç kimsenin "yalnız kendinizi düşünmeniz yeter artık," diye fısıldamamasıdır. "Ayakkabıcı değilsin sen, çocuklarının sağlığı yerinde, karın bir lokma ekmek için dilenmiyor. Şöyle bir çevrene bak, kunduranı düşünmekten daha insanca bir uğraş bulamaz mısın kendine!
- Çay verdim. Uzun süre ezilip büzüldükten sonra aldı. şekersiz içmek istedi, şeker koymasını söylediğimde gene ezilip büzüldü. "Olmaz," dedi, sonunda seçip en küçük şeker parçasını attı bardağına, bir yudum alınca çayının çok tatlı olduğunu birkaç kez yineledi. Ah şu yoksulluk, insanı ne hallere düşürüyor!
- Sizi hatırlayınca, hasta ruhuma ilaç sürmüşüm gibi rahatlıyorum. Üzülüyorum da kuşkusuz..
- Aslında biz ölü doğmuş yaratıklarız; zaten çoktandır canlı olmayan babalardan dünyaya geliyoruz ve bundan da gittikçe daha çok hoşlanıyoruz. Bundan zevk alıyoruz. Yakında bir kolayını bulup doğrudan doğruya fikir dölleri olarak dünyaya geleceğiz.
- Bir insanın hayatını istediği yola sokmak için ne kadar az söz, ne cılız (hem de yapmacık, kitaptan alma, uydurma) bir idil kâfi geldi!İşte bakirelik budur! Tam manasıyla işlenmemiş bir toprak!
- İnsana yalnız keder, acı batar da saadetimizi fark edemeyiz. Halbuki hakkıyla bakınca dünya nimetlerinden hepimizin nasibi olduğunu görürüz.
- Düpedüz bir adam için çamurlanmak ayıp sayılır, halbuki bir kahraman istediği kadar içine dalsın nasıl olsa çamur bulaşmaz.
- Dairemizde benden başka hiç kimse sürekli korkak, köle ruhlu olduğunu düşünmüyordu muhtemelen; galiba tam da bu yüzden kendimi aydın sayıyordum.
- Gülünç görünmekten marazi bir korku duyduğum için tüm kurallara körü körüne bağlıydım; genel havaya seve seve ayak uydurur, en ufak bir aykırılık göstermekten ödüm patlardı.