- Kimse benden, benim kendimden istediğimin daha fazlasını bekleyemez, beklese bile birçok şey kaçıp kurtuluyor elimden, belki her şeyi yitiriyorum.
- ...kovalananlar boğuverir avcıyı. Ben böylesine tehlikeli bir yoldayım Milena.
- Hem sizi hemde içimden gelen ürkünç sesleri aynı anda duyamam ama sesleri dinleyip ne söylediklerini, bu dünyada hiç kimseye karşı duymadığım güvenle sizinle paylaşabilirim.
- Hayır Milena, dengenin aleyhinde tek bir söz bile söylememelisiniz.
- ..sanki bir hafta boyunca bir çiviyi kayaya çakmakla görevlendirilmişim, üstelik hem çivi hem de çiviyi çakan benim Milena.
- Sizde bu hastalığı ortaya koyan şeyin ne olduğunu düşünüyorum. Kendiminkini biliyorum, zaten birçoklarında nedeni birdir. Şöyle oluyor: Beyin yüklenen üzüntüleri, acıları çekemez duruma geliyor. "Benden bu kadar" diyor, "bu bütünün ayakta durmasını önemli bulan biri varsa, yardım etsin bana, azaltsın yükümü, belki yaşamını sürdürürüz biraz daha." Akciğer hemen -yitirecek çok şeyi olmadığına göre- buradayım diyor. Beynimle ciğerimin bu pazarlığından haberim olmadı, ama bu pazarlığın korkunç olduğunu şimdi anlıyorum.
- Bunlar ne yetkin insanlar! Ne iyi, ne soylu kişiler! Oysa ben ne bayağıyım. Görebilselerdi içimi! Anlatmaya kalkışsam, inanmazlar ki..
- Ne anlaşılmaz bir insansınız Milena! Viyana'da yaşıyorsunuz, derdiniz başınızdan aşmış, gene de şaşmaya, üzülmeye vakit bulabiliyorsunuz...
- Bir adım ilerimde,sırtüstü düşmüş bir böcek doğrulmak için çabalıyordu... Ona yardım etmek isterdim, kolaydı da, ayağımın ucuyla dokunsam kurtulabilirdi... Ama elimde mektubunuz vardı, kalkamazdım ayağa umurumda değildi böcek, görmüyordum bile.
- Hiçbiri tam olarak ayağa kalkmıyordu; kamburlaşmış sırtları ve bükülmüş dizleriyle sokaktaki dilencileri andırıyordu. (syf 78)